Hakikat sonrası çağın barış elçileri (!)
Oxford Sözlüğü, 2016’da post-truth (hakikat sonrası) kavramını “yılın kelimesi” ilan ettiğinde, tarif ettiği şey çarpıcı ve yıkıcı geleceğimizin hakikatine işaret ediyordu aslında. Günümüzde nesnel olguların, kamuoyunu şekillendirmede duygular ve kişisel inançlar kadar etkili olmaması durumu, post-truth (hakikat sonrası) olarak tanımlanır. Yani gerçeklerin; bilgi ve akıl imbiğinden geçmeyen ilkel, hiç işlenmemiş, içgüdüsel his ve duyguların gürültüsü altında boğulması. O günden bugüne, bu kavram yalnızca bir dilbilgisi terimi değil, küresel çapta içinde bulunduğumuz mevcut siyasal iklimin adı oldu. Bugün, post-truth’u sadece sosyal medyada yayılan uydurma haberlerde, sanal mecraların kimliksiz, anonim çıktılarında değil; dünya liderlerinin sahnelediği diplomatik gösterilerde de görüyoruz.
Geçtiğimiz hafta, Beyaz Saray’da, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev el sıkıştı; ABD Başkanı Donald Trump da kendisini “barış elçisi” ilan etti. Anlaşma, 35 yıllık düşmanlığı sona erdirmeyi vaat ediyordu. Trump, çok tipik ve bir politikacıdan beklenenin aksine göre düz ve alelade söylemleriyle bu girişimini öyle bir pazarladı ki, adeta dünyaya barış getiren bir modern çağ peygamberiymiş gibi konuştu. Aliyev ve Paşinyan’ın onu Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterebilecekleri........
© Anayurt
