SÖZÜN DE BİTTİĞİ YER OLUR MU?
Üzgünüm ki, eskiden bazen "sözün bittiği yer" olurdu, şimdi ise söz başlamadan bitiyor, çünkü sözü anlayan ve dinleyen o kadar azaldı ki.
İnsanlar için öncelik insanlık, ülkeleri, halkları ya da dönemsel sorunlar değil, artık insanlar için öncelik "ben", kendileri olmuş.
Son dönemin "muhteremlerini" bir kenara bırakarak yazıyorum, uzun yıllar Antalya'nın Gazipaşa'sından Kaş'ına kadar birçok yerinde, birçok hemşerimizin yarasına, bir derdine derman olmak için çabalar dururduk.
Erol Öcal, Süleyman Sarıkaya, Yusuf Rıza Çolak, Bekir Turgut gibi nice hemşerim “Gel şu Antalyalılar Derneği’ne Başkan ol” dediler, kırmadık “Eyvallah” dedik; yıllarca yöneticilik ve başkanlık yaptım.
Başkentte okuyan öğrenciler, işi olanlar geliyor; uğrayacakları, danışacakları, dinlenecekleri bir yerleri olsun dedik ve İzmir Caddesi gibi merkezi bir yerde, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Bekir Kumbul'un desteği ve Cevat Zeybek'in özverili katkıları ile bir yerimiz, evimiz oldu.
Yüzlerce hemşerimiz ile "Antalyalılar Portakal Gecesi", iftarlar, kahvaltılar yapardık. Babasının cebine 3- 5 ay yeter diye, çok para sanarak koyduğu paralar, bir ayda bitince, arkadaşlarına "Sizin paranız bitince ne yapıyorsunuz" sorusuna aldıkları yanıt, "Sizin bir dernek ya da vakfınız yok mu, yardım edecek" sözü, birden farkındalık yaratır ve birden Antalyalılar Evi'ni bulurlar.
Vicdanlı bir insan ve hemşeri iseniz, bana ne diyemezsiniz. En masum gördüğünüz yerlerin bile ne tuzaklar ile dolu olduğunu bilince, duyarsızlık........
© Akdeniz Gerçek
