menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Orhan Doğan Alparslan Türkeş’le kardeş miydi?

17 0
06.11.2025

Selahattin Demirtaş cezaevinde dokuzuncu yılını tamamladı. Bu ‘(c)eza’ hukuka değil iktidar cenahının siyasi hesap ve hırslarına dayanıyor. Öyle olmasaydı iktidar, AİHM kararına uyar ve onu serbest bırakırdı ki bu hafta AİHM, Türkiye’nin kararla ilgili yaptığı itirazı da reddetti. Bu şartlar altında Demirtaş’ın hemen serbest bırakılması gerekiyor ama süreç hukuka değil siyasete dayandığı için bunun gerçekleşmesi siyasetteki gelişmelere bağlı.

Halbuki, Demirtaş, özellikle -başına hangi sıfatı koyacağımızı bilemediğimiz- halihazırdaki süreç için çok değerli bir isim. Fakat yalnız süreç için de değil, Demirtaş ‘karşı mahalleye’ de hitap edebilen ve onlar tarafından sözüne kulak verilen (bu açıdan Hrant Dink’le benzeşiyor) bir figür, bir kişilik olması açısından da Türkiye siyasetinde normalleşmenin, sakinleşmenin öncüsü olabilecek ve dolayısıyla bu açıdan da kıymetli bir isim. (Gerçi, tam da bu sebepler yüzünden elemine edilmek, en azından etkisini kısıtlamak için parmaklıklar arkasına konulmadı mı zaten? Tıpkı benzer gerekçelerle Hrant Dink’in öldürülmesi gibi…) Sonuç olarak, söz konusu ülkenin iyiliği, doğruluğu ise Demirtaş ne siyaseten ne de zaten hukuken bir gün dahi hapiste kalmalı.

Bütün bunlara rağmen Demirtaş’ın hapiste olması tamamen etkisizleştiği manasına gelmiyor. Hâlâ siyaseti etkilemeye devam ediyor. Son yazdığı yazıda da böyle bir etki oldu. Bu yazıda temel olarak söylediği, barış sürecinde yasalardan önce duygu birliğini sağlamaya, “kardeşlik hukukunu” onarmaya yönelik adımların atılmasının gerekliliğiydi. Barışın duygusal altyapısının önemli........

© Agos