Adım adım
Adına, yeni faşizm ya da post faşizm ya da başka bir şey de desek, sonuçta ülkede ve dünyada faşizmin çok güçlendiği bir dönemden geçiyoruz, yaygın ifadeyle söylersek karanlık zamanları yaşıyoruz yine.
Faşizmi bütün korkunçluğuyla yaşamış olan dünya devletleri, ikinci dünya savaşı sonrası, ortak değerler etrafında birleşerek evrensel deklarasyona imza atmış, hukuk alanında başta evrensel beyanname olmak üzere pek çok uluslararası sözleşme imzalanmış, başta BM olmak üzere gibi kurumlar oluşturmuştu.
Faşizmin yenilgiye uğratıldığı ve bittiği düşünülüyordu.
Oysa bugün, sadece ülkemizde değil dünyanın pek çok ülkesinde, ilkeleri insan hakları rejimince belirlenmiş ancak uygulaması devletlerin insafına bırakılmış bir dünyada dünya devletlerinin imzaladığı sayfalarca düzenleme, boş birer yığın olma riskiyle karşı karşıya, BM gibi kurumlar giderek anlamsızlaşıyor, varlık nedenlerini yitiriyorlar.
Faşizm bitmiş, kapanmış bir sayfa mı?
Primo Levi, ‘Bunlar da mı İnsan?’ isimli kitabında (İletişim) bu sorunun cevabını şöyle veriyor: “Aradan uzun yıllar geçmeden Avrupa ile İtalya bunun saf bir yanılsama olduğunu fark etti: Faşizm ölmekten çok uzaktı, yalnızca gizlenmişti, bir koza içine kapanmıştı, daha sonra yeni bir kılıkta daha az tanınabilir bir halde faşizmin kendisinin yol açtığı İkinci Dünya Savaşı yıkımından çıkmış olan yeni dünyaya daha uyumlu olarak ortaya çıkmak üzere değişimini gerçekleştiriyordu” diyecekti ve haklı çıktı.
Zira bugün faşizm, içinde yaşadığımız koşullara uyum sağlamış halde ve yeni biçimlerde, iktidarın politikalarında, politikacıların söylemlerinde, asker ve polis şiddetinde, yasa adı verilen yeni düzenlemelerde, savcı iddianameleri, yargı kararları, kararnameler ve bürokratik metinlerde karşımıza çıkıyor.
Mesela yargı........
© Agos
