OZZY’NİN ETİ, SÜTÜ, YÜNÜ, ÜNÜ, YÖNÜ!
SEDAT YILDIRIM SARICI* – Ozzy Osbourne, rock camiasında matraklıklarıyla tanınırdı. 22 Temmuz’da aramızdan ayrıldı. Sosyal medya paylaşımlarla patladı.
Çocukluğunun geçtiği ve topluluğu Black Sabbath’ın kurulduğu Birmingham, Arjantin’den Paraguay’a dünyanın dört bir yanından gönderilen çiçekler ve mesajlarla doldu.
Cenazede “meftayı nasıl bilirdiniz” diye sorsalardı, tereddütsüz “iyi bilirdik” deyip, rahmet dileyecektik.
Frengistan’da ‘Allah Rahmet Eylesin’ yerine ‘Rest In Peace’ (R.I.P.) temennisini kullanırlar. Ozzy’nin hakikaten barış içinde dinlenmeye ihtiyacı olacak. 76 yaşındaydı ve hayatı hiç durmaksızın bir koşuşturma içinde geçti.
Eşi, Sharon Osbourne menajerliğini de yapıyordu. Maşallah, at gibi sürüldü Ozzy her türlü yokuşa. ‘The Osbournes’ adlı televizyon dizisiyle (2002-2005) ailenin olmadık mahremiyetleri bile bir güzel pazarlandı. Ozzy’nin uyuşturucu ve alkol bağımlılığından nasibini alan kızı Kelly, darmadağın sürünürken banyo kapılarında sergilendi.
Konserler, alıştığımız rock konserinden ziyade yılbaşı kutlamaları gibi rengarenk dekorlarla, meramı olmayan eğlence mamülüne dönüştürüldü. Yakışmadı da değil! Black Sabbath’ın da, Ozzy’nin de, Malatyalı topluluk ‘Derdi Yoklar’ gibi dertsiz ve meselesiz bir hayatı olmuştu!
Hemşehrililerim Derdi Yoklar’ın bir parçasının adı ‘İsyan Etmek Boşuna’.
Hem vallahi, hemi billahi, bu iş gidecektir iktidardakilerin çok hoşuna.
“WORKING CLASS HERO”
Geçen ay Birmingham Museum & Art Gallery’de “Working Class Hero” başlığıyla bir sergi açıldı. Eylül ayına kadar açık kalacak. Ozzy Osbourne’nun aldığı ödüller, albümleriyle ilgili dökümanlar, Black Sabbath üyelerinin çocukluk fotoğrafları sevenleriyle buluşuyor.
Ozzy, yoksul bir işçi babanın çocuğuydu. Beş kardeştiler. Babasını “her gün işe giderdi, çalışmadığı gün yoktu” sözleriyle tanımlardı. Rock solistliğine başlamadan önce çoraptan televizyona her türlü hızsızlığa kalkışmış ve çoğunda yakalanıp karakolluk olmuştu. Babası kefaret ödemekten eldeki üç kuruşu da tüketince bizim oğlan hapis de yatmıştı.
Yani aslında tam bir kenar mahalle serserisiydi. Ölüm haberi duyulunca Birmingham Senfoni Orkestrası, Black Sabbath’ın ilk albümündeki parçaların orkestraya uyarlanmış düzenlemelerini Birmingham Müzesi’nin önünde saygı mahiyetinde icra etti.
Böylelikle serseri müziği olarak görülen rock müzik, ‘burjuva kültürü’ olarak kabul gören senfonik çalışmalar kapsamında bir kez daha kenar mahallelerden merkeze inmiş gibi oldu.
Yaşam Boyu Başarı Ödülü de dahil sayısız ödül sahibi 1973 doğumlu Carlos Acosta, sosyalist Küba’nın yetiştirdiği en büyük balet. Kamyon şoförü bir babanın onbirinci ve son evladı. Ayakkabısız ve oyuncaksız bir çocukluk geçirmiş. Babası her gün ücretsiz öğle yemeği yiyebilsin diye Küba Ulusal Bale Okulu’na yazdırmış.
Birmingham Kraliyet Balesi’nin direktörlüğünü de yapan Carlos Acosta’nın, yakında Black Sabbath parçalarıyla bir bale gösterisi sergileyecek olması kültürel kucaklaşmanın bir başka temsili olacak. Öyle ya sokak serserilerini müziği olan rock’la, hatta daha da “hırpanileşmiş” Heavy Metal ile aristokrasinin, burjuvazinin, kraliyetin, sarayın, devletin himayesindeki bale iç içe geçecek. Kalın kafalardaki Berlin duvarı bir kez daha yıkılmış gibi olacak.
Birmingham Senfoni Orkestrası’nın Black Sabbath parçalarını senfoniye uyarlaması da aynı şey. Ama senfoni ile rock müziğin buluşması zaten yarım asırdır hızla devam ediyor. ‘Metal Bale’ yeni bir şey!
Black Sabbath’ın gitaristi Tony Iommi’nin iki parmağını 17 yaşındayken çalıştığı metal atölyesinde giyotine kaptırıp parmak uçlarını kaybetmesi de işçi sınıfının başına gelebilen “fıtrat”lar dahilindedir.
Tony parmak uçlarını giyotine kaptırınca atölyenin patronu, çingene caz virtüözü gitarist Django Reinhardt’ın (1910-1953) da parmaklarının kesik olduğunu anlatır. Çingene karavanında yaşayan Django, çıkan yangın sonucu kolları ve bacakları ağır yara alır.........
© Açık Gazete
