menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kibrimizle doğanın sonunu hazırlıyoruz!

7 0
04.11.2025

Ayvalık'ın edebiyat alemine kazandırdığı yazarlardan Derya Sönmez, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 2009'da Anna Lindh Vakfı tarafından düzenlenen "A Sea of Words" uluslararası kısa öykü yarışmasında Türkiye'yi temsil etti ve bu öykü İspanyolca, İngilizceye çevrildi. 2012 yılı Adnan Yücel Öykü Yarışması ile 2013 yılı Rıdvan Şahin Öykü Yarışması'nda ödüle layık görüldü. İlk öykü kitabı Sırça Kanatlar (Sel Yayıncılık) 2021 yılında yayımlandı. 6. Antalya Edebiyat Günleri En İyi İlk Öykü Kitabı Ödülü ile 2022 yılı Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü'nü aldı. Geçen yıl "Öteki Hayvanlar" adlı öykü kitabı ise 71. Sait Faik Hikâye Armağanı Doğan Hızlan Özel Ödülü ile ÇYDD tarafından verilen 15. Türkan Saylan Sanat Ödülü'nü kazandı.

Derya Sönmez ile sadece öykülerini ve sanat anlayışını değil doğayı, öteki canlıları ve sanatçı fabrikası Ayvalık'ı da konuştum.

HEKİMLİK ÖNEMLİ BİR DENEYİM ALANI

Siz aynı zamanda bir hekimsiniz. Asli mesleğinizin yazarlığınıza özel bir katkısı var mı?

Eğitim ve meslek hayatım boyunca insanın çok mahrem hallerine, sınırda deneyimlerine tanıklık ettim. İnsan davranışları ve bu davranışlara yön veren motivasyonlar daima ilgimi çekmiştir. Bu deneyimlerin kuşkusuz zenginleştirici bir yönü var. Ayrıca insanı anatomisiyle, fizyolojisiyle, psikanalitik süreçleriyle bilmek bütüncül bir bakış kazandırıyor. Hekimlik bu açıdan bana çok şey kattı.

Bu tanıklıklarınız öykülere yansıyor mu?

"Bu ilginç bir olay, mutlaka yazmalıyım," diye düşünmem pek. Gördüğüm ya da duyduğum hikâyeler nadiren öykülerime girer. Edebiyatın malzemesi elbette gerçek hayattır, yine de gerçek olaylar, tanık olduğumuz hikâyeler, olduğu gibi anlatıldığı takdirde hakikati göstermez.

Neden?

Çünkü hakikat, çoğu kez yaşadığımız olayların içine gömülüdür; hayatın kalabalığı arasında gizlenmiş halde durur. Bana kalırsa onu görünür kılabilecek olan sanattır. Her gün tanık olduğumuz şeylerin anlamını bize göstersin diye kurmacalara ihtiyaç duyarız.

ZİHNİMİN KÖŞESİNDE ELİ SOPALI BİR OKUR

Ülkemizde yazarın yazdıklarıyla geçinme şansı olsaydı kendinizi tamamen yazmaya adar maydınız?

Edebiyat emekçilerinin hakkını alabildiği günü görmek dileğiyle başlamak isterim. Eğer geçimimi edebiyattan sağlayabilseydim, işi gücü bırakır, kendimi tam zamanlı olarak yazıya adardım. Fakat bu iyi olur muydu, doğrusu emin değilim.

Pek de konforlu bir meslek değil o zaman yazarlık!..

Şöyle anlatayım!.. Bu hayali kurduğumda önce her şey güzel bir düş gibi başlıyor: bütün gün okumak, yazmak, metinlerle meşgul olmak… Fakat bir süre sonra -yazmaktan kazanacağım ücretle yaşamak zorunda olduğum için- öykülerimi belli sürede bitirmek zorunda olduğumu fark ederdim. Bir yandan da yazarken bazı konulara öncelik tanımam, bazılarından uzak durmam beklenirdi. Toplumsal hassasiyetleri gözetmek zorunda kalır, dilediğim konuya özgürce yaklaşma hakkımı kaybederdim ve edebiyat büyüsünü yitirirdi. Okurla ilişkim bile değişirdi. Elinde sopasıyla bir yargıç gibi zihnimin köşesinde belirir, yazdıklarımı denetlerdi. Bunları düşününce bir kâbustan uyanır gibi oluyor ve "İyi ki," diyorum, "iyi ki geçimimi edebiyattan sağlamak zorunda değilim."

ÖYKÜNÜN KENDİNE HAS BİR BÜYÜSÜ VAR!

İki öykü kitabınız var. Bunların ardından bir roman ya da başka türde bir kitap gelme ihtimali var mı?

Öykünün kendine özgü bir büyüsü var. Öykü yazarken ayrıntılara dikkat kesilmek gerekir. Hayatın karmaşası içinde fark edemediğimiz şeyleri bize gösterir. Bunu yapabilmek için zamanı yavaşlatır ve bildiğimizi sandığımız şeylere daha dikkatli bakma fırsatı tanır. Belki de bu yüzden öykü yazma fikri beni her zaman daha çok heyecanlandırıyor. Bir sonraki kitabım büyük olasılıkla yine öykü kitabı olacak. Fakat aklımda bir roman fikri de var. İlk ve son sahnesi, kurgusu büyük ölçüde şekillendi. Şimdilik beni öykülerin yaptığı gibi içine çekmiyor, kendisini zorla yazdırmıyor. Bir gün yazar mıyım, bilmiyorum.

ÖTEKİ GÖZ AĞRIM SİNEMA

Yazmasaydınız duygu ve düşüncelerinizi ne ile ifade etmek isterdiniz?

Bu herhalde sinema olurdu. Edebiyat ve sinema, hakikat arayışında iki farklı yol. Özünde hikâye anlatmaya dayanan, birbirine çok yakın, zaman zaman birbirini besleyen disiplinler. Filmlerini defalarca izlediğim,........

© 9 Eylül Gazetesi