Dünyanın yükü çocukluğa yüklenir
Ülkemizde Hayatta Kalanlar ve Malma İstasyonu adlı romanlarıyla tanıdığımız İsveçli yazar Carl Magnus Alexander Schulman, kitaplarında kullandığı adıyla Alex Schulman, aynı zamanda gazeteci, blog yazarı ve televizyon-radyo programcısıdır.
İsveç'te hangi uğraşıyla öne çıktığını bilmiyorum ama iki yıl arayla Türkiye'de yayımlanan iki romanı da büyük ilgi gördü ve tekrar baskıları yaptı.
Biri üç kardeş-Hayatta Kalanlar, baba kız ve torun düzleminde ilerleyen Malma İstasyonu'nun merkezinde de aile var.
Bir sığınak, yuva, hayatımızın ilk ve daimi kozası olarak gördüğümüz aile, Alex Schulman'ın iki romanında da sanık kürsüsüne çıkıyor ve iki öyküyü okudukça kutsal ailenin gürültüyle yıkıldığına tanıklık ediyor, kutsal aileye atfedilen bağlılık, sorumluluk, şefkat vs. durumların her aile için geçerli olmadığını anlıyoruz.
'DERİNLERE FAZLA DALMA!'
Yazarın romanlarındaki otobiyografik etkileri, ailesiyle olan travmatik geçmişini verdiği bir söyleşideki ifadelerinde görebiliriz:
"Çocukluğumdan beri çocukluğuma takıntılıyım. Yaşım ilerledikçe bu takıntılara olan ilgim de azalmıyor, artıyor. Annemle bu meseleleri konuştuğumda, başımızdan geçenleri ve bunların nedenlerini sorguladığımda bana "Bunlara takılıp kalma, olan oldu" derdi. Beni daima geleceğe bakmaya teşvik ederdi. Çünkü orada, gelecekte her şey mümkündü. Gelecek, gerçekleşmeyi bekleyen dingin bir fırsat yağmuru gibiydi. Resmi netti: Gözümüzün önünde uzanan gelecek caziptir, üstelik henüz yazılmamıştır. Ardımızda bıraktıklarımız ise bayat ve hiç de ilgi çekici değildir. Sonra annem öldü ve çocukluğumla nihai bir hesaplaşma için terapiye gittim, ama bana ne tavsiye edileceğini biliyordum: "Bunların derinlerine fazla girme."
GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEK
Alex Schulman'ın aile kurumunu çocukların gözünden irdelediği romanı Hayatta Kalanlar'ın öyküsü, yıllar sonra çocukluk tatillerini geçirdikleri sayfiye evinde buluşan üç kardeşle başlıyor. Nils, Benjamin ve Pierre kardeşler, durup dinlenip kavga etmektedirler. Oysa onları yıllar sonra bir araya getiren annelerinin vasiyetidir. Sayfiye evi, eşyalar, bahçe, koruluk, evin ufkunu kaplayan göl, her biri için yıllar öncesinin hatıralarını taşımaktadır. Ancak bu geçmişin olaylarıyla yeniden yüzleşmek, çocukluğun karanlık dehlizlerinde kaybolmak, yepyeni gerçeklerle yüzleşmek anlamına da gelmektedir. Artık hayatta olmayan anne ve babanın birbiriyle ve çocuklarıyla ilişkisi yeniden masaya yatırılırken sevgi / sevgisizlik, masumiyet / suçluluk, sadakat / ihanet kavramları da yaşananlarla birlikte yeniden değerlendirilir. Özellikle finaldeki annenin mektubunda açıklanan sır da bütün hikayeyi yeniden düşünmemizi sağlayacak hatta kimileri romanı yeni baştan okumak isteyecek.
GÖMÜLEN VAZODAKİ SIRLAR
Stockholm'dan Malma'ya yıllar içinde yapılan üç tren yolculuğu, dramatik anıları, insan hayatında her zaman yaşanmayacak kırılma anlarını, pişmanlıkları ve kabullenişleri tetikleyebilir mi?..
Hiç kuşkusuz.
Malma İstasyonu'nun baş kahramanı Harriet'le ilk kez babası Bo'nun bir seyahate çıkardığı 8 yaşındaki haliyle tanışırız. Ardından Harriet'in yetişkin ve evli halini ve onun kocası Oscar ile ilişkisine şahit oluruz. Roman boyunca bu ikilinin çocuğu Yana, hem adında hem de finalde ele geçirdiği bir fotoğraf ve vazo içindeki mektuptaki sır, yine Schulman'ın diğer romanındaki gibi okuru ters köşe yapacaktır.
Alex Schulman'ın bu iki romanının çok satması tesadüf değil. Ancak drama yaratmadaki başarısı, kolay anlaşılır dili ve üslubu, yüreğe dokunan hikayeleri, sürükleyiciliği ve gerilimiyle çok daha fazla satmalıydı diye düşünüyorum.
Hayatta Kalanlar / Malma İstasyonu / Alex Schulman / TİMAŞ Yayınları
**********
Gülün Adı'nı bir kez daha okumak için
Yelda Gürlek, akademik çalışmalarını İtalyan edebiyatı üzerine yapmış, yaklaşık 24 yıldır, bu........
© 9 Eylül Gazetesi
