Antik Çağların tanrıçalarından stadyumdaki 'normal doğum' pankartına: Kadınların Tarihi
Halkların, ulusların, en küçük insan topluluklarının bilinç altına yerleşmiş olan önyargıların birikerek sert kütlelere dönüşmesini, binlerce yıl boyunca bir nehrin bir deltaya taşıdığı alüvyon kaplı arazilere benzetebiliriz.
Öte yandan 'kadın ve cinsiyet' meselesine bakışımızda da benzer birikmeler vardır. Bu konuda cinsiyetçi ve aşağılayan müktesebatımız, bu noktada zenginliğiyle göz kamaştırır:
"Kızını dövmeyen dizini döver", "Beş kız bir oğlanın yerini tutar mı? Oğlansız evde duman tüter mi", “Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri biz”, "Kız doğuran tez kocar", "Kız yükü, tuz yükü", "Kızın var mı, derdin var"...
En azından ikiyüzlü davranmayalım.
Kadınlara dair genetik kodlarımızda kök salmış koşullanmışlıklarımız da yerli yerinde duruyor. Bir yedek gündem saptırma eylemi olduğunu düşündüğüm gereksiz pankarta değindikten sonra asıl konumuza, haftanın en göz okşayan kitaplarından birine gelelim.
AVRUPAİ BİR ANSİKLOPEDİ GELENEĞİNİN ÜRÜNÜ
Yıllar önce ülkemizde yayımlanmışsa da uzun süredir erişilemeyen Kadınların Tarihi'nin yeni baskısı toplam beş cilt ve yaklaşık 3 bin 300 sayfadan oluşan oylumlu bir editörlük çalışması.
Orta Çağ Ekonomi Tarihi üzerine uzman bir isim olan Fransız tarihçi Georges Duby ile yine bir Fransız tarihçi Michelle Perrot'nun yaklaşık 35 yıl önce yayımlanan Kadınların Tarihi'nde editörlerin dışında on üç yazarın imzası bulunuyor.
Kadınların Tarihi, kadın hayatındaki değişim ve gelişimi kronolojik bir biçimde ele almıyor. Ancak şu denilebilir. Bu beş ciltteki yazılar, kadının sosyal, siyasal alanda geçirdiği değişikliklerin nirengi noktalarını aydınlatmayı hedefliyor. Yani editörlerinin tabiriyle "Avrupai bir ansiklopedi geleneğinden" esinlenilmiş yazılar derlemesi.
TANRIÇALARDAN AZİZELERE...
Bu oylumlu derlemedeki ciltlerin her biri, antik çağlardan günümüze kadın meselesini farklı yönleriyle ele alıyor.
Birinci cilt, kadını tanrıçalardan azizelere geçen görece az bildiğimiz uzunca bir tarih dilimine ışık tutuyor. Bu ciltte "Tanrıça nedir" sorusunun cevabını arayan ilk makaleden sonra Platon ve Aristo'nun cinsiyet felsefelerine değiniliyor. Roma hukukundaki cinsiyet ayrımı, Antik Yunanda evlilik, İlk Hıristiyan Kadınlar" bu cildin diğer ilginç konuları olarak göze çarpıyor.
İkinci cilt, Ortaçağın Sessizliği ana başlığında toplanan yazılardan oluşuyor. Kontrol Normları adlı birinci bölüm, kilise içindeki kadından, feodal düzene ve sonrasına din, savaşlar, aile ve üretim ortamındaki değişen kadın hayatının farklı yönlerini ele alıyor.
Üçüncü ciltteki yazılar Rönesans ve Aydınlanma çağı dönemlerine dair. Okurlar, bu cildin yazılarında tablo ve heykellere yansıyan bir güzellik unsuru olarak idealize edilmiş kadın figüründen siyaset, düşünce ve edebiyatta kendini göstermeye başlayan gerçek hayatın içindeki kadınlara değin geniş bir yelpazede okumalar yapabilir.
Dördüncü cilt, Fransız Devrimi'nden I. Dünya Savaşı'na kadar geçen yaklaşık yüz yirmi yıllık zaman diliminde köktenci bir biçimde tartışılan kadının toplumsal düzendeki yerine odaklanıyor. Emek, kimlik, eşitlik talepleri, ilk feminist çabalar ve bunlara karşın erkek egemen sistemin direnci, bu ciltte yer yirmi iki makalenin konularını oluşturuyor.
Beşinci ve son cildin ilk bölümü iki büyük savaş ve bu süreçte yaşanan diğer küçük savaş ortamlarında kadın hayatındaki sosyal ve siyasal değişimlerle ilgileniyor. Daha sonraki makaleler ağırlıklı olarak yirminci yüzyılın sorunlarına dair.
Kadınların Tarihi, ilk çeyreğini geride bıraktığımız 21. yüzyıl için 'henüz bütünlüklü bir şey öngörülemeyeceği" notuyla sonlanıyor.
Kadınların Tarihi / Anonim / Alfa Kitap
Ahmet Büke'nin yeni Ege destanı: Yanık Buğday
Çağdaş edebiyatımızın 'yürekten Egeli' yazarı Ahmet Büke, geçtiğimiz günlerde farklı mecralarda yayınlanan söyleşilerinde, yeni romanı Kırmızı Buğday'ın Deli İbram'ın öncülü olduğunu söyledi. Bir romana dair yazarından böylesine pratik bir yardım almak çok güzel. Büke'nin anlattıklarından öğreniyoruz ki, tarihi, coğrafi ve toplumsal olayların ele alınışı bakımından iki roman arasında güçlü bir........
© 9 Eylül Gazetesi
