Heyecan, teşekkür, kurtuluş…
Günümüzde bireysel olsun toplumsal olsun çelme atma, engelleme, daha kibarcası frenleme o kadar yaygınlaştı ki her gün yenilerini gördükçe şaşırmamak elde değil. Sadece derneklerde, STK (sivil toplum kuruluşlarında), iş yerlerinde değil sokakta, siyasette de sıkca görür olduk.
Örnek çok, ben birkaçına değineceğim.
13 Mart Perşembe günü İzmir'de yapılan TÜLOV (Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasİ ve Laik oluşum Vakfı) olağan genel kurulunda da tam bir engelleme yaşadık. Hiç bir etkinliğe katılmayan, genel kuruldan genel kurula katılan, Vakfın amaçları doğrultusunda hiç bir çalışma, maddi, manevi destekte bulunmayan üyeleri gördükçe üzülmemek elde değil. Çalışmaya üretmeye çalışanlara çelme atmak, engellemeye çalışmak olacak iş değil. Ya çalış katkıda bulun, yada çek git. Yok olmaz. Vakıfta benim tek görevim engel olmak, çelme atmaktır. Bu gidişatı ülkemiz için düzeltmeliyiz.
Bir gün sonra, 14 Mart Tıp bayramı kutlamaya gittiğim bir hastanede, bir meslektaşım "Ah bir emekli olsam, hiç bir hastaya bakmayacağım, hiçbirşeye dokunmayacağım. Bıktım" diyor. İdealizm diye bir duygu kalmamış. Heyecan kalmamış. Karamsarlık diz boyu, Türkiye'yi sarmış, sarmalamış.
Siyasete baktığımızda karamsar tabloyu daha net görebiliyoruz. Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı aday olmasın diye neler neler yapılıyor. Şaşmamak, şaşırmamak elde değil. İmamoğlu için olmadık........
© 12punto
