Ne kadar ahlak o kadar hukuk; ne kadar hukuk o kadar demokrasi (II)
Ahlak, hukuk ve demokrasi, isterseniz şeytan, isterseniz melek, en doğrusu da insanoğlu üçgeni hakkında ikinci yazımı daha erken yazabileceğimi düşünüyordum ama olmadı. Bunun bir nedeni, kuşkusuz ülkemin son birkaç haftadır büyük şaşkınlık ve üzüntüyle izlediğim ahlak ve hukuk belirteçleri.
Kendimi toparlayıp, konuma döneyim. Bir evvelki yazımda dilim döndüğüm kadar ahlak ve etiğin eş anlamlı aynı şeyler olduğunu açıklamaya çalışmıştım. Önce kendimi eleştireyim. Bunu bile bile bundan bir beş yıl evvel titizlikle hazırladığım bir Bilim Akademisi konuşmasında (https://www.youtube.com/watch?v=gH7YMl3ZYcQ)alt ve üst etikten söz etmiştim. Doğrusu alt ve üst ahlak olacak, şimdi de alt ve üst ahlakın hukukla ilişkisini irdelemeye çalışacağım. Hemen ekleyeyim. Bunu yaparken hukuk hocalarımız kusura kalmasınlar, hemen aklıma ünlü “Askerlik generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.” sözü gelmiyor değil. Yok hemen aklınıza Kenan Evren’e verilen fahri hukuk diploması gelmesin. 1960’ta“Biz asmazsak onlar bizi asacaklar.” denmesini de biliyorum. Çalıştığım yıllarda fakültemin senatörüyken, TÜBA serüvenimde, 14 yılımı alan Doğramacı davası dolayısıyla aranızdan bir grup arkadaşın güncel bozuk düzeni ne denli desteklediğini gözlerimle gördüm, okudum ve kulaklarımla duydum. Esas üzüldüğüm ise büyük çoğunluğun olan bitene ses çıkarmayıp dilsiz şeytanlığı pek benimsemiş........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d