menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı ve emperyalizme mücadele

27 1
24.10.2025

29 Ekim 1923 gecesi, saat 20.30’da Cumhuriyet ilan edildikten hemen sonra, saat 20.45’te TBMM tarafından cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Kemal Paşa, konuşmasını, “Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” sözleriyle bitirmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa; Cumhuriyetin ilanından beş yıl sonra, 1 Kasım 1928’de, TBMM, 3. Dönem, 2. Yasama yılını açış konuşmasında da, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyerek, Cumhuriyetin toplumcu, halkçı, kamucu karakterinin altını çizmiştir.

Bu yıl 102. yaşını kutladığımız Cumhuriyetimiz, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda kurulmuştur. O nedenle tarihsel sıralamasıyla bizde Cumhuriyet; Kurtuluş Savaşı’nın, çok partili hayat ise Cumhuriyetin neticesidir. Kıymetini çok iyi bilmek gerekir.

Hafızamızı tazelemek için, Cumhuriyetin birkaç yıl öncesine gidelim.

15 Mayıs 1919’da, Yunan orduları İzmir’i işgal etmiştir. Üzerinden bir yıl geçmeden, 16 Mart 1920’de, İngilizler İstanbul’da Osmanlı Meclis-i Mebusanını basıp, meclisi dağıtmış, bazı mebusları tutuklamış, sürgüne yollamışlardır. Önce İzmir’in işgali, sonra da İstanbul’da meclisin dağıtılması, Anadolu hareketine, Kuvayı Milliye’ye yönelik ilgiyi, desteği daha da artırmıştır. Halkın yüzünü Anadolu’ya dönmesini, yönünü Anadolu’ya çevirmesini daha da hızlandırmıştır.

Belirtelim, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin, “Kuvayı Milliyecilerin katli vaciptir” şeklindeki fetvası (Fetvayı Şerife), Anadolu şehirlerine havadan İngiliz uçaklarıyla atılmış, Ege Denizi kıyısındaki şehirlere, İngiliz savaş gemileriyle götürülmüştür.

“Her savaş, aynı zamanda bir iç savaştır” der Karl Marx. Bu gerçek, Kurtuluş Savaşımız için de geçerlidir. Hainin, işbirlikçinin, bozguncunun çok olduğu bir savaştır. Hemen birkaç örnek verelim…

Refik Halit Karay, şöyle demektedir: “Bizim için tutulacak tek kurtuluş yolu, İngiltere ile beraber yürümektir”. Şu sözler de ona aittir: “Mustafa Kemal’in muzaffer olduğunu görmektense, memleketin Yunanlar tarafından alınmasını tercih ederim”. İstanbul Hükümeti’nin İzmir Valisi Kambur İzzet, şu emri vermiştir: “Yunan kuvvetleri, özel bir tören ve saygıyla karşılanacaktır”. 1920 yılı Haziran ayında Yunan ordusu, Doğu Trakya’yı, Uşak’ı, Balıkesir’i ve Bursa’yı işgal ettiğinde, Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi’nin demecindeki son cümle şöyledir: “Yunan ordusunun muzafferiyeti için dua ediniz”. Konya’daki isyancıların sözüdür: “Kim milliyetçilerle birlikte Yunan’a karşı giderse, şer’an kâfirdir”. Teali-i İslam Cemiyeti, “Yunan ordusu, halifenin ordusu sayılır” diye bildiri yayınlamıştır. Ali Kemal; “Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki, biz başarabilelim?” diye sormaktadır. Damat Ferit Paşa, “Limanda 70 tane yabancı gemi varken, Kuvayı Milliye ayaklanmasından korkulmaz” demektedir. Refii Cevat Ulunay, “Tek çare galiplerle uyuşmak ve anlaşmaktır” derken, filozof Rıza Tevfik, “Medeniyeti temsil eden İngiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır” demektedir. Hariciye Nazırı Mustafa Şerif Paşa ise “Umumun arzusu, İngiltere tarafından idare edilmekliğimizdir” diyebilmiştir. (Mümtaz Soysal, “Ecnebi Kurtarıcılarımız”, Hürriyet, 24. 10. 2000) (Bu konuda ayrıca bakınız: Aydın Keleşoğlu, İhanet........

© 12punto