menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk'ün aşkı; 'Gençliğimi Sofya’da bıraktım..'

12 0
27.04.2025

1913 yılı Ekim ayının karlı bir kış gününde Balkan Ekspresinden inen Mustafa Kemal, Sofya tren istasyonunda bir araba tuttu ve doğruca Türk Elçiliğine gitti. Elçilik binasının kapısından içeri girer girmez Ali Fethi kendisini kapıda karşıladı.

Kucaklaştılar.

Onlar Akademiden beri çok yakın iki arkadaştılar.

Mustafa Kemal bir Askeri Ataşe olarak göreve başlıyordu.

İlk zamanlar Bulgarya otelinde kaldı. Ardından Splendide Palas Otelinin 4’ncü katına geçti.

Ve hemen Büyükelçilikte çalışmalara başladı. 11 Ocak 1914 tarihinden itibaren Bükreş, Belgrad ve Karadağ Askeri Ataşelik görevlerini de üzerine almıştı. Balkanlar ve Makedonya elimizden çıkmış, Selanik düşmüş, Osmanlı Devleti büyük bir yara almıştı. Enver ve Talat Paşalar, Balkanları geri almanın planlarını yapıyorlardı.

Ama bu mümkün olmayacaktı.

Genç Ataşe Mustafa Kemal ise Sofya’da meslektaşlarıyla görüşmeler yapıyor, gelecekle ilgili öngörü ve tespitlerde bulunmaya çalışıyordu. Zaman zaman da mektuplara sarılıyordu. 11 Ocak 1914 akşamı oldukça duygulandı. Masaya oturdu. Kağıdı kalemi yine eline aldı ve yazmaya başladı. Mürekkebin ucunda Madam Corrinne vardı. “Benim ihtiraslarım var” diyordu Mustafa Kemal. Fakat bu ihtirasların makam ve mevkilere gelmek veya büyük paralar kazanmak olmadığını, ihtiraslarının vatana faydaları olacak büyük işler yapmak olduğunu belirtiyordu.

Kaldığı Splendide Palas Otelinden ayrıldı.

Alman Chritianus ailesinin apartmanının bir katında pansiyoner olarak kaldı. Madam Hildagrad Christianus’tan Almanca dersleri de almaya başlamıştı. Mustafa Kemal sürekli çalışıyordu. Bulgaristan ve Balkanlar ile ilgili bilgi alıyor, geleceğe dair çıkarımlar yapıyor ve bunu Sadarete rapor ediyordu. Aynı zamanda Devletinin gidişatından kaygı duyuyordu. Bu çalışmalar esnasında gözlerini ışığa dikiyor bazen uzun uzun dalıyordu. Bir gün Madam Hilda Mustafa Kemal’e sordu;

-Niçin dalgınsın?

-Nasıl dalgın olmayayım. Ülkemdeki gidişatı hiç beğenmiyorum. Türkiye’yi modern bir devlet yapmalı. Tıpkı Avrupa gibi. Bu memleketi baştan aşağı değiştirmeli. Allah bir gün bana bunu nasip ederse bilirim ben yapacağım yenilikleri.

Bulgaristan Hükumetinden Ocak 1914 ayında Carmen sunumunun Opera bileti gelmişti. Mustafa Kemal ve Ali Fethi birlikte operaya gittiler. İlk bölümden sonraki on beş dakikalık arada Kral Ferdinand, Osmanlı Büyükelçisi Ali Fethi ile Askeri Ataşe Mustafa Kemal’i locasına davet etti. Nazik bir tanışma seremonisinden sonra oturdular. Kral Ferdinand Mustafa Kemal ile bir süre sohbet etti. Kısa süre sonra opera başlayıp tekrar koltuklarına döndüklerinde Mustafa Kemal durgunlaşmıştı.

Opera bitti.

Ama Mustafa Kemal’in durgunluğu bitmemişti. Otele gitti ve odasına çekildi. O gece iki şeyden çok etkilenmişti. Birincisi operadan, ikincisi de genç bir kadından. Genç kadın, Kral Ferdinand’ın locasında bulunan Dimitriana Kovaçeva idi. İsviçre’deki eğitimini tamamlamış ve yeni gelmişti. Sosyetenin en güzel kızıydı. Ona kısaca; Miti diyorlardı. Mustafa Kemal bu genç kadından çok etkilenmiş, adeta büyülenmişti.

Mustafa Kemal çalışmalarına devam ediyordu. Sofya’da kısa zamanda çevre edinmişti. Sık sık meslektaşları ile buluşuyor ve onlardan bilgi alıyordu. Balkanlarda yaşayan Türklerle ilgili araştırmalar yapıyor ve onlara sahip çıkıyordu. 7 Şubat 1914 günü yine Kral sarayının karşısındaki Sofya Grastko Gazinosundaki bir baloya davet edildi.

Gitti.

Bulgar Milletvekili arkadaşı Dimo Açkov, Mustafa Kemal’i masalarına davet etti. Masaya otururken Mustafa Kemal birden heyecanlandı. Çünkü o masada Miti’de vardı. Hep birlikte sohbete başladılar. Bu sırada gençler dans etmeye başlamıştı. Miti’yi bir teğmen dansa kaldırmış, Miti yerine otururken ilk kez Mustafa Kemal’le göz göze gelmişti.

Kısa süre sonra, “Mavi Tuna” valsi çaldı. Mustafa Kemal bu fırsatı kaçırmadı.

Miti’nin yanına giderek elini uzattı ve “dans edelim mi?” diye sordu. Miti bu teklife şaşırdı. Çünkü kendisiyle dans etmek isteyenler genellikle “Bu dansı bana lütfedermisiniz, ya da benimle dans eder misiniz?” gibi ezik ifadeler kullanırken, mavi gözlü sarışın genç adam, hiç de öyle değildi.

Gayet dik ve mağrur bir şekilde “dans edelim mi?” diye soruyordu.

-Tabii, neden olmasın dedi Miti.

Mustafa Kemal Miti’nin sağ elini avcunun içine aldı, Miti’nin o ipeksi parmaklarını kibarca dudaklarına götürdü. Miti’nin tüm bedeni o anda elektriklendi. Bu güne........

© 12punto