menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Taviloğlu: Her gördüğünü almış dediler, ama alamadım, keşke alabilseydim! 

14 7
19.04.2025

Bazı markalar vardır, sadece ürün satmaz… Hayatımıza bir dönem, bir ruh, bir anı bırakır.

Benim Mudo’yla ilk tanışmam, 90’lara doğru Güzelce’deki yazlık evimizde, yaz güneşinin denize yansıdığı, zamanın ağır ağır aktığı günlerde oldu. Ablamların birer kumaş çantası vardı; biri siyah, biri kırmızı… Üzerinde büyük, kalın harflerle “Mudo” yazıyordu. Yanında bir Mudo tişört – o yaz tüm Kumburgaz sahillerinin gözdesi! Küçüktüm, tişörtü giyemiyordum ama onlar uyurken sessizce çantayı kapıp plaja koşardım. Mudo, o zamanlar gözümde sadece bir çanta ya da tişört değil, büyüklerin dünyasına açılan bir kapıydı. Tarzın, şehirli olmanın ve modern hayatın simgesiydi.

Bugün Mudo, Türkiye’nin en köklü ve ikonik markalarından biri. Ve bu markaya ruh veren isim, Mustafa Taviloğlu… Onunla uzun süredir planladığımız söyleşi için Maslak’taki devasa Mudo Concept mağazasında buluştuk.

O’nun enerjisi daha kapıdan girer girmez sizi sarıyor. İnanılmaz bir kişilik. Mağazanın her detayına hâkim, raflardaki bir objenin eğimi bile gözünden kaçmıyor. Benimle sohbet ederken göz ucuyla müşterileri izliyor, çalışanlara destek veriyor, gelen telefonları cevaplıyor. Ajda Pekkan arıyor, Halis Komili’yi arıyor, Yahşi Baraz’la yeni eserleri konuşuyor, Ömer Aras’la kısa bir fikir alışverişi… O an fark ediyorsunuz ki, onun enerjisi sadece mağazaya değil, hayatın her alanına yayılmış durumda.

Mustafa Taviloğlu sadece bir sanayici değil; aynı zamanda deniz aşığı ve tutkuyla sanat koleksiyonu yapan bir vizyoner. Türkiye’nin en büyük sanat koleksiyonlarından birine sahip ve geçtiğimiz altı ay boyunca yedi farklı mekânda, tam 2412 eseri sanatseverlerle buluşturdu. Koleksiyonunda Pablo Picasso’dan Komet’e, Tom Deininger’den , Fahrelnissa Zeid’e, Fikret Mualla, Avni Arbaş, Aliye Berger, Cihat Burak, Ömer Uluç, Nejad Devrim, Seçkin Pirim, Devrim Erbil, Hoca Ali Rıza gibi son iki yüzyıla damgasını vurmuş pek çok sanatçının eserleri var.

Mudo’nun doğuşunu, bir markanın nasıl kültüre dönüştüğünü ve bu etkileyici koleksiyonun hikâyesini onun gözünden dinlemek bambaşkaydı.

Karşınızda sadece bir girişimci değil, Türkiye’nin ruhuna dokunan bir isim: Mustafa Taviloğlu.

Elif: Mudo denince benim ilk aklıma gelen üzerinde Mudo yazan kumaş bir çanta ve renkli tişörtler. Nasıl başladı her şey?

Mustafa Taviloğlu: Benim hayat mottom hep “ilkleri yapmak” olmuştur. Elif o çanta var ya… Belki çok basitti, ama ilkti. O çanta ve o tişört bizim için birer dönüm noktasıydı. Biz o çantayla mükemmel bir isim yaptık. Ama asıl ilham kaynağım, 1968’de Paris’teki öğrenci olayları sırasında gençlerin giydiği tişörtlerdi. Türkiye’de tişört yoktu o zaman. Gördüm ve “Ben bunları yapmalıyım” dedim. Geri döndüm, Penyelux’un sahibi arkadaşımdı ona anlattım, yaptırdım. O tişörtü tanıtmak için Türkiye’de ilk kez billboard yaptım. Düşün, o zamanlar Türkiye’de billboard yok! Risk aldım, matbaa bulamadık büyük afişleri bastırmak için, afişleri balıkçı tekneleriyle boğazda dolaştırdık. Reklamcı Atilla Aksoy, tasarımcı Bülent Erkmen… Hepsiyle birlikte ilkleri başlattık.

Fiat arabamın bagajında sattım. İlk safari ceketleri de Fransa’dan ilhamla yaptım. Her detayın peşinden koştum. Küçücük bir dükkândan çıktık. 12 metrekarelik bir dükkanım vardı, işler düzelince 24 metrekarelik bir dükkâna geçtim. Her şeyin ilk kez yapıldığı bir dönemdi.

Türkiye’deki ilk yere kadar vitrini ben yaptım, bir haber geldi Vitali Hakko beni çağırıyor. Beyoğlu’ndaki mağazaya gittim ama bir yandan da çekiniyorum niye beni çağıyor acaba diye. Onun vitrincisi var Hayri Bey bazen bana gelip yardım ediyor. En üst kata Vitali Bey’in odasına çıktım, tebrik ederim seni dedi, çok takdir ediyorum seni Giyim Sanayicileri Derneği kuruyoruz, Nuri Güven başkan oldu, seni de Moda Konseyi’ne alıyoruz benim yardımcım olacaksın dedi. İlk böyle tanıştık Vitali Bey ile hayatının sonuna kadar da hiç ayrılmadık, çok vizyoner bir insandı, hocamdır, Türkiye’ye moderniteyi getirmiş bir insandır. Onun ardından Cem de bu kültürü devam ettiriyor. İlklerin ve beraberliğin, dostluğun olduğu yıllardı.

Elif: Bir sonraki anım Hıncal Uluç’un yazılarındaki Bay Mudo........

© 10 Haber