menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir otokratın hazin sonu

11 1
28.09.2025

Lafın ortasından gireceğim ama bana zorunlu gibi geliyor. Seçimli otokrasilerde şöyle bir şey oluyor: (Adil ya da değil) Seçimle iş başına gelen otokrat, belirli bir adaptasyon dönemi geçirdikten sonra, hükümet olmaktan iktidar olmaya giden yolun engebeli olduğunu görüyor. Tam manasıyla iktidar olabilmek için, mevcut sistemi değiştirmeye başlıyor. Basını susturuyor, bağımsız kurumları, demokratik işleyişin vaz geçilmez müesseselerini yok ediyor, işlevsizleştiriyor veya kendine bağlıyor. Sivil toplum örgütlerinin üzerinde baskı kuruyor. İfade özgürlüğünü sınırlıyor. Demokratik haklarını kullanmak isteyenlere şiddet uyguluyor. Yasaları değiştiriyor. Anayasa’yı rafa kaldırıyor veya kendine yontuyor. Yargıyı “silah” haline dönüştürüyor. Siyaset sahnesindeki rakiplerini veya rakip olabileceğini düşündüklerini çeşitli yöntemlerle saf dışı bırakıyor.

Bu süreçte otokrat, kendi etrafında toplananlardan da aykırı bir ses duymak istemez hale geliyor. Kendi partisi içinde mutlak itaat ve sadakat temel kriter haline geliyor. Danışmanlar uzaklaştırılıyor. Makamlar, pozisyonlar liyakate göre değil sadakate göre dolduruluyor. Tek bir gündem maddesi atılan her adımı, yapılan her işi belirliyor: Koltuğu korumak.

Koltuğu korumanın doğal bir uzantısı, bir tür son aşaması var. Kendisinden sonra iktidara gelecek olanı belirlemek ve onun önündeki engelleri de temizlemek. Belki de hanedan düzenine geçebilmek. Çünkü otokrat artık aileden başkasına güvenemez hale geliyor. Herkesin her an ihanet edebileceğinden kuşkulanıyor, etrafında kimsenin ne maddi ne manevi olarak güçlenmesini istemiyor. Haliyle, halefini de aileden seçiyor. İşte bu noktada sıra dava arkadaşlarına geliyor. Halef olarak belirlenen kişinin gelecekteki iktidarını tehdit edebilecek kim varsa (söz konusu otokratın iktidara gelmesini ve orada kalabilmesini sağlamak için canını dişine takmış olanlar da dahil) birer birer saf dışı bırakılıyor. Halefin çevresi temizleniyor ki iktidarı garanti olsun.

Bugünkü seçimli otokrasilerde, iktidarlar, yukarıda saydığımız aşamaların hepsinden geçmiş değil. Ama bir Latin Amerika ülkesinde bu açıdan son aşamaya gelinmiş durumda. Ne yazık ki, bu örnek, sol cenahtan gelen bir otokrata, geçmişte tüm dünyanın ilgiyle izlediği bir gerilla liderine ait.

Geçen hafta The New York Times’da bir haber-analiz yayınlandı. 20 yılı aşkın bir süredir Nikaragua’yı izleyen Frances Robles’in imzasını taşıyan “Bir diktatörü devirmeye yardım ettiler. Şimdi yeni rejim onların peşinde” başlıklı uzunca haber-analiz, özetle, Nikaragua Cumhurbaşkanı Daniel Ortega ve Eşbaşkan olan eşi Rosario Murillo’nun, aile dışından hiç kimsenin iktidara gelmemesini sağlamak amacıyla, kendilerine sadık olan kişileri tutukladıkları belirtiliyordu.

Haber-analizi çelişik duygular içinde okudum. Herhangi bir Latin Amerika ülkesinin herhangi bir diktatöründen değil, Nikaragua’dan, bazılarımız tarafından 70’li-80’li yıllarda hayranlıkla izlenen, Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) lideri Daniel Ortega’dan söz ediliyordu. Tutuklananlar da, Sandinist’lerin, hem devrim sırasında hem devrimden sonra Daniel Ortega’ya uzun yıllar yoldaşlık etmiş lider kadrosuydu.

New York Times’a kuşkuyla yaklaştım. İki aya yakın bir süre önce gerçekleşmiş bir tutuklama üzerine yazılan yazının arkasında bir bit yeniği aradım. Gerçi New York Times, benim, gazeteciliğin doruk noktası saydığım kurumlardan biriydi ama, sütten çıkmış ak kaşık da değildi. Gazze meselesindeki tavırlarının, New York’un solcu belediye başkan adayı Mamdani aleyhine yürüttükleri kampanyanın hafızamdaki izleri henüz tazeydi.

Sonunda, İspanya’nın güvenilir yayın organlarından El Pais ve İngilizce yayınlarını referans almaktan çekinmediğim El Cezire imdadıma yetişti. Ortada gerçekten vahim bir durum vardı ve New York Times belki az bile yazmıştı.

Bayardo Arce ve Daniel Ortega, bi zamanlar…

New York Times’ın (NYT) haber-analizini tetikleyen, bir zamanlar Ortega’nın ekonomi danışmanlığını da yapmış olan, 76 yaşındaki eski gerilla Bayardo Arce’nin tutuklanmasıydı. Arce Sandinista’nın tepe yönetimindeki “Dokuz Komutan”dan biri ve o ekipten Ortega’nın yanında kalan son isimdi. Bazı Sandinist liderlerin, yönetimi yolsuzluk ve otoriterlikle suçlayıp partiyi terk etmesine rağmen, Arce, 50 yıldan fazla bir süre boyunca Ortega’nın yanında kalmıştı. Ama sonunda o da tasfiyeye konu oldu, çünkü rejimi eleştirmiş, eleştiri oklarını Ortega’ya değil eşine, Eşbaşkan Rosario Murillo’ya yöneltmişti.

Savcılar, sahip olduğu mülklerle ilgili bir soruşturma açmış, yapılan sorgu çağrısına Arce yanıt vermemişti. Temmuz ayının son günlerinde bir sabah evine kalabalık bir ekiple polis baskını yapılmış ve Arce ev hapsine alınmıştı. Bayardo Arce Nikaragua’da popüler bir figürdü. Ülkenin bir numaralı sporu beyzboldu ve Arce “Beyzbolun Babası” olarak niteleniyordu. Yıllarca Indios del Bóer takımını yönetmiş ve her zaman beyzbolun en güçlü ismi olarak görülmüştü. El Pais’in haberine göre, Arce Temmuz sonunda gözden düşüp tutuklandıktan sonra, başkanlığını oğlunun yaptığı Nikaragua Beyzbol Ligi’nin ofislerine baskın yapılmıştı. Bu ayın ortasında ise İçişleri Bakanlığı beyzbol ligini feshetmişti. Feshedilen ligin yerine Nikaragua Beyzbol Birliği kurulmuş ve başına da Sandinista’nın gençlik örgütlenmesinden sadık bir isim getirilmişti.

Ortega’nın kardeşi de bir yıl önce ev hapsindeyken ölmüş

El........

© 10 Haber