menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DEVLETİN YENİ REJİMİ

22 0
03.09.2025

Devlet aygıtı rutin anlayışın dışında artık. Muhalif kesimlerin bunu anlaması ve kabul etmesi- buna göre tezler oluşturması gerekli. Yeni bir ideolojik denklem var ve bu sanılanın aksine değişim olgusuna, dünyaya kapalı değil.

Yeni bir ideal noktasında tezler üreten ve buna göre çevresel etmenler isteyen bir aygıt-araç. İçerde bunu zorunlu kılma çabası “millilik” olgusunun yeni ideal tez olduğundan hareketle gelecek kazanımlar tasavvurudur.

Yani devlet aygıtı “geleneksel Kemalist” tezden ziyade yeni bir ideoloji kurgusu inşa etti. Türkiye 2016 ortası itibariyle yeni bir rejime geçti. Parlamento gücünü kaybetti, yargı yürütmenin doğal parçası haline getirilmeye çalışıldı (bu süreç halen tam olarak başarılmış değil), Cumhurbaşkanlığı her konuda tam yetkili kılındı, ancak en önemlisi devlet ile siyaset bütünleşti.

Bugün devlet aktörleri birer siyasetçi gibi politika üretiyor, eğitimden ekonomiye ‘uzun vadeli stratejik plan’ yapıyorlar. Tek anlamlı siyasetçi olarak tebarüz eden Cumhurbaşkanı ise bir devlet aktörü olarak ülkenin ‘küresel stratejik yönelimi’ üzerinde yetki kullanıyor.

Değişimi anlamak isteyen 2000 öncesini, Kemalist devlet çerçevesindeki durumu hatırlasın: İdeolojik yönelimler, ilkeler, doğrular ve bu meyanda güvenlik, savunma ve dış politika devlet organlarının tekelinde veya gözetimi altındaydı. Siyasetçilerin ise ekonomi, sağlık, eğitim gibi yüzü ‘topluma dönük’ alanda faaliyet göstermesi bekleniyordu.

Kısacası Kemalizmin rejim formülü şuydu: Devlet siyaseti yönetir, siyaset de toplumu yönetir. AK Parti iktidarı buna bir itirazdı ve bu itiraz önlerine kabaca iki yol çıkardı: Kemalizmi aşan demokratik bir rejime yönelme, ya da Kemalizmi ‘baypas’ ederek ‘kuruluşçu’ ideolojik köklere dönme.

İlk seçenek laik kesimin aymazlığı ve muhafazakarların oportünizmi sayesinde geçmişe gömüldü. Şimdi ikinci seçeneği yaşıyoruz… Ve meramı olan herkesin görebileceği gibi bu artık ‘sadece’ bir AK Parti iktidarı değil. Devlet adına davranma gücünü elde tutan bürokrat ve emekli kadroların, buna ilaveten 2016 sonrasında iktidar yapısına nüfuz etmiş organize ağların iktidarı.

Bu rejim İttihatçı anlam dünyasını yeniden üreterek ayakta duruyor. Ve de kritik olan şu ki bu rejime Kemalizm ya da Atatürkçülük üzerinden itiraz etmek, yenilgiyi davet etmek demek. Kabullenilmesi kolay olmayabilir ama bugün Kemalizme sığınmak çaresizliğe, özgün bir tasavvura sahip olunamadığına işaret.........

© Yurt