menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geleceğin enerji oyununda 7 yeni kural

14 4
19.04.2025

Küresel enerji oyununda önümüzdeki 5 yıl dönüşüm ve kırılmalar bakımından önemli. Türkiye’nin de izleyen değil yön veren rolü münkün. (Grafik: PetroTürk)

Enerji artık yalnızca elektrik üretmenin ya da doğalgaz bulmanın ötesinde bir kavram.
Bir devletin dış politikasını belirleyebilen, küresel krizleri tetikleyebilen, şirketlerin kaderini değiştiren, hatta toplumların yaşam biçimlerine yön veren bir güç alanı. Dünya tarihinde belki de ilk kez, enerji bu kadar çok boyutlu, bu kadar çok aktörlü ve bu kadar çok bilinmeyenli bir denklemin merkezine oturdu.
Bugün bir doğal gaz sahasının haritadaki yeri, yalnızca jeolojik değil, jeopolitik öneme sahip. Bir güneş paneli fabrikası, sıradan bir sanayi yatırımı değil; bir ülkenin teknoloji savaşındaki mevziisi.
Artık “enerji nerede?”, “fiyat ne kadar?” gibi basit sorular yeterli değil. Asıl mesele şu sorulara yanıt verebilmekte: Kaynağa güvenli erişim mümkün mü? Kritik minerallerin zincirini kim kontrol ediyor? Arz zinciri hangi şoklara karşı dayanıklı? İklim hedefleri ile ekonomik kalkınma nasıl dengelenebilir? Peki ya yapay zekâ, dijitalleşme, nükleer dönüşüm, hidrojen devrimi?

Önümüzdeki beş yıl, bu sorulara verilen yanıtların şekillendirileceği bir dönemi işaret ediyor.
Beklenmedik kırılmalar, sarsıcı ittifaklar ve yeni bir enerji oyununun kurallarıyla karşı karşıyayız. Eski oyuncular sahada ama roller değişiyor. Ve bu tabloda, Türkiye gibi yükselen aktörler için hem büyük tehditler hem de kaçırılmaması gereken fırsatlar var.
İşte bu dönüşümü anlamak ve yön vermek için yedi kritik başlığa birlikte bakalım.

1. Küresellikten Bölgeselliğe

Küreselleşmenin altın çağı, pandeminin yarattığı şok dalgaları, Rusya-Ukrayna savaşı ve ABD-Çin arasındaki sistemik rekabetle sarsıldı. Eskiden “dünyanın öbür ucundaki kaynak bana ne kadar uzak olabilir ki?” diye düşünülürdü. Artık öyle değil.
Bugün enerji güvenliğinde esas belirleyici olan, yakınlık ve güvenilirlik. “Yakındakine yatırım yap”, “kendi enerjini üret”, “kendi arz zincirini kur” diyen bir dönem başladı.
Bu yaklaşım, enerji ve kaynak milliyetçiliğini yeniden sahneye taşıdı. Ülkeler artık sadece enerji arzını değil, teknoloji, ekipman ve insan kaynağını da millileştirme yarışında.

Türkiye için bu yeni paradigma, ithalat bağımlılığını azaltmanın ve yeşil dönüşümün ötesinde, bölgesel güç dengelerinde ağırlık........

© yetkinreport.com