menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anayasa Mahkemesi Erdoğan’a bağımsız yargı ve adalet için yakarıyor

14 3
06.05.2025

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 25 Nisan’da Dolmabahçe’deki makamında Anayasa Mahkemesi Başkanı Özkaya ve Adalet Bakanı Tunç’u kabulü. (Foto: AK Parti)

Anayasa Mahkemesi (AYM), kuruluşunun 63’üncü yıldönümü vesilesiyle, Ankara’da, kendi görkemli binasında değil cumhurbaşkanlığı hükümetinin (yürütmenin) İstanbul’daki karargâhı Dolmabahçe Sarayı’nda uluslararası bir sempozyum düzenlemiş. Öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AYM Başkanı Kadir Özkaya’yı kabul etmiş.
AYM Başkanı Özkaya, sempozyumun açılışında kendisini Danıştay’ın gösterdiği üyeler arasından seçen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitap ederek, dini hükümler ile bezeli bir konuşma yapmış; fakat korumakla görevli olduğu anayasal düzene, demokrasi, laiklik ve hukukun üstünlüğü ilkelerine yönelik tehlikelere, özellikle cumhurbaşkanlığı sisteminin yönetimde istikrar, yargı bağımsızlığı ve hâkim ve savcıların tarafsızlığı konularında ortaya çıkardığı sorunlara değinmemiş.
Anayasa Mahkemesi’nin, söz konusu sempozyumu, yürütmenin İstanbul’daki karargâhında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın huzurunda düzenlemesi ve Özkaya’nın bazı dini metinleri vurgulaması etik olarak sorunludur. Çünkü bu durum, mahkemenin yürütmenin ayağına gitmesi ve adalet için cumhurbaşkanına yakarması gibi değerlendirilebilir.

Hem anayasanın laiklik ilkesi ile görevi gereği tâbî olduğu pozitif hukuk ve etik kuralları hem de Kur’an-ı Kerim’den alıntıladığı ayetler Başkan Özkaya’nın göreviyle ilgili bilgileri tarafsız biz gözle, dört yönü ile ortaya koymasını ve bilimsel bir şekilde tartışmasını gerektirir.
Laiklik, yönetimde ve kamusal işlerde dini kurallara değil, akla, bilime ve evrensel hukuka dayalı bir sistem benimser. Devletin tüm inançlara eşit mesafede durmasını sağlayarak bireylerin inanç özgürlüğünü koruyan laiklik, akıl ve bilimselliğin yönetimde ve toplumsal işlerde temel referans olmasını, dogmatik sınırlamalardan uzak, eleştirel düşünceye dayalı bir yönetim ve toplumsal düzen sağlar.

Laiklik ilkesinin Kur’an’daki akıl, çaba ve sorumluluk vurgusu ile bir çelişkisi yoktur. Aksine, her ikisi de insanın aklı ve iradesiyle toplumsal sorunlara çözüm bulmasını teşvik eder. Laikliğin akıl, bilim ve bilgiye dayalı yönetim anlayışı Kur’an’ın aklı kullanmayı (Enfal 22), istişare etmeyi (Âl-i İmrân 159) ve çaba göstermeyi (Ra’d 11) emreden hükümleriyle uyumludur.
Kur’an ayetleri insanın akıl nimetini kullanarak sorunlarına çözüm bulması gerektiğini, önce çaba göstermesini ve sonra Allah’a tevekkül etmesini emreder. Bakara Suresi’nin 44’üncü ayeti akıl ve muhasebe ile insanın kendi üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini, Âl’i İmran Suresi’nin 159’uncu ayeti insanın, aklını ve çevresindekilerin görüşlerini kullanarak en iyi çözümü bulmaya çalışması gerektiğini söyler. Enfal Suresi’nin 22’nci ayeti ise aklını kullanmayan insanın sorumluluktan kaçtığını ve yeryüzündeki canlıların en kötüsü olacağını belirtir. Ra’d Suresi’nin 11’inci ayeti de bir insanın veya toplumun dönüşümünün kendi iradesiyle değişim başlatmasına bağlı olduğunu bildirir.

AYM Başkanı Özkaya’nın uluslararası alanda adaletsizliğe, demokrasi, barış ve istikrara ilişkin kaygılarına, sürekli barışın yeryüzünde adaletin hâkim kılınmasıyla mümkün olacağına, insanı merkezine alan, insanlığın onuru ve ortak değeri olan hak ve özgürlüklerin dünyanın her yerinde hayata geçirilmesine dair görüş ve dileklerine katılmamak mümkün değil.
Aynı şekilde Özkaya’nın adaletin toplum ve devlet için önemine, adaleti sağlamak için hâkim ve savcıların bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine dikkat çeken, sadeleştirdiğim şu mesajları son derece doğrudur:
“Adalet, insan ruhunun manevi direği, toplumsal düzenin temel taşı, toplumun huzuru, iç barışı, refahı ve güvenliği için vazgeçilmezdir. Adalet devletin ve toplumun bekasının ve gelişmesinin temel şartıdır.
Ortak toplumsal ilke ve değerlerin en önemli güvencesi, bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Bu ise ancak bağımsız ve tarafsız hâkimlerin varlığıyla mümkündür.”

Özkaya devam ediyor:
“Hâkim ve savcılar düşman olarak gördükleri hakkında bile her daim adaleti ayakta tutmalı, kendi keyfî arzularına uydurmaya kalkışmamalı, herhangi bir dışsal etki altında kalmadan, çekinmeden, endişe duymadan, tarafsız bir tutumla pozitif hukuk düzeninin öngördüğü çerçeve içinde özgürce karar vermelidirler. Hiçbir neden, hâkim ve savcıları, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir. Her daim her yerde adaletin timsali olmalıdırlar.”
Fakat bunlar artık beylik sözler niteliğindedir. Çünkü halkın hemen her kesimi, dedelerimiz, ninelerimiz ve son zamanlarda gösteriler yapan genç öğrenciler, bunları ve fazlasını dillerinde pelesenk etmişlerdir. Başkan Özkaya’dan bu genel geçer doğruları ifade etmekle yetinmemesi, bunların gerçekleşme durumunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyması beklenir.

Kendisi de öyle söylediği halde hâkimlerin pozitif hukuka göre karar verme yükümleri ile anayasanın laiklik ve hukuk devleti ilkelerini bir kenara bırakan Başkan Özkaya’nın konuşmasındaki, aşağıda alıntıladığım dini nitelikle çağrılar, uyarılar ve tavsiyeler görevinin gerekleri açısından sorunludur:
“[Hâkimler ve savcılar] herkesi daima hakka çağırmalı ve hakla hükmetmelidirler. Haktan uzak yaşayanın, haksızlıktan yakayı kurtaramayacağını unutmamalıdırlar. [Bir] topluluğa olan kinleri ve hırsları onları adaletsizliğe sevk etmemelidir. Daima hakka uyulmalı, hak ayakta tutulmalıdır.”
“[Bir] gün mutlaka mizan kurulacak, bütün defterler dürülecek, hardal tanesi ağırlığında bile olsa, yapılanları dosdoğru tartacak olan hassas teraziler bir gün mutlaka kurulacak, bugün her şeyi ve herkesi sorguya çeken hâkim ve savcıların da sorguya çekileceği gün gelecek.”
“Bugünün kıymetini bilelim, uygulamada adalet ve hukuk devleti ilkesine ilişkin........

© yetkinreport.com