Türkiye yol ayrımında mı?
Jeopolitik gelişmeler hızlandıkça Türkiye ABD-Rusya ekseni ile AB arasında bir yol ayrımına gelmiş gibi görünüyor ama gerçek farklı olabilir. Soldan sağa, AB Komisyon Başkanı Von der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Fidan. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)
Jeopolitik gelişmeler hızlanınca Türkiye’nin nasıl bir yolda ilerleyeceği sorusu gündeme yerleşti. Yaşanan son olaylar, bu sorunun dış politika kadar iç politika bakımından da güncellik taşımasını beraberinde getirdi. Esasen jeopolitik devinim dış politika ile iç politikayı birbirinden ayırmaz, daha da yakınlaştırır. Bütüncül bakışı gerekli kılar. Ayrıca, aksi düşünülse de yol ayrımı aniden oluşmaz. Başka bir ifadeyle, bir siyasi tercih yaparak istediğiniz yola hemen gireceğinizi düşünmeniz yanıltıcı olabilir. Örneğin, ABD-Rusya eksenini değil de AB yolunu seçtim derseniz, bu söylemde dahi pek bir anlam taşımaz. Tersi bir söylem için de aynısı geçerlidir.
Bruges’deki Avrupa Koleji’nde okurken Avrupa Birliği ve entegrasyon kuramları dersi veren Wolfgang Wessels isimli Alman hocam Avrupa’nın inşası sürecinde makro-politik dinamiklerin öneminden söz ederdi. Onun bakışının ilerleyen yıllarda üzerimde büyük etkisi oldu. Özellikle de Türkiye-AB ilişkilerini ele alma boyutunda. Nitekim AB tercihinin ve içine girilen “uzun ince yolun” dinamik bir süreç olduğuna, belirli zaman kesitlerinde kesin saptamalar yapmaktan sakınmak gerektiğine inandım. Entegrasyon dinamiğinin zaman içerisinde nasıl gelişeceğinin önceden bilinemeyeceğini, sınamaların eksik olmayacağını ancak fırsatların da ortaya çıkabileceğini düşündüm. Neticede uzun soluklu bir yolculuğa çıkıyorsunuz… Siyasi tercihinizde samimiyseniz, nihai bir hedefe de inanmalısınız.
Gerçekten de AB’nin kurucularının nihai hedefi neydi? Yirminci yüzyılın felaketlerinden ders çıkaran, gücünü geçmişte değil, geleceği birlikte inşa hedefinde bulan, demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarına saygı temelinde yükselen, ekonomik ve sosyal bakımdan güçlü olma iradesi… Egemenlik paylaşımını bir kayıp değil, egemenliği yeniden kazanmanın yolu olarak gören bir anlayış.
Kuruluş amacındaki bu özellikleriyle ve yılların sınamalarının bugün getirdiği nokta itibarıyla Avrupa’nın da bir yol ayırımında olduğu açık.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonucunda ortaya çıkan savaşın dördüncü yılına........
© yetkinreport.com
