Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın, seçim kampanyasında gündeme getirdiği “savaşları durduracağı” vaadi, Beyaz Saray'daki koltuğuna dönüşünde etkili olmuştu. Sizler bu yazıyı okurken, Trump başkanlık koltuğunda ikinci ayını doldurmuş olacak. Bu sürede, Biden yönetiminin 15 ayda İsrail'e temin ettiği silah ve mühimmat tutarının yarısından fazlasını Trump yalnızca 1 buçuk ayda Netanyahu'ya gönderdi. Biteceği iddia edilen savaşlardan birinde, 17 Mart'ı 18 Mart'a bağlayan gece, sahur boyunca bombalanan Gazze Şeridi'nde 176'sı çocuk 400'den fazla kişi katledildi. Alnına külle haç çizip televizyon yayınına çıkacak kadar pusulası şaşmış karakterlerden oluşan ABD hükümetinin üyelerinin, Trump'ın bir telefonuyla biteceğini zannettikleri Ukrayna-Rusya Savaşı ise daha beter bir kördüğüme dönüşme istikametinde ilerliyor. Diplomatik teamüller bir yana en basit görgü kurallarından dahi bihaber ABD Başkanı'nın, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky'ye 28 Şubat'ta yaptığı muameleyi gören Rusya Devlet Başkanı Putin, yalnızca muharebe sahasında değil, diplomasi masasında da rüzgarın kendisinden yana estiğine ikna olmuş olmalı. ABD'nin Putin'e silah sevkiyatını keseceği, istihbarat desteği vermeyi durduracağı bundan 6 ay önce söylense, ya da Rusya devlet başkanı bunları rüyasında dahi görseydi herhalde hayra yormazdı.

PUTİN'İN TALEP ÇITASI SÜREKLİ YÜKSELİYOR
Ancak bunlar gerçekleştiği gibi, 18 Mart tarihinde Trump ile Putin arasında iki buçuk saat süren telefon görüşmesi, gidişatın daha büyük komplikasyonlara açık olduğuna işaret ediyor. Putin, 11 Mart'ta Suudi Arabistan'da ABD ile Ukrayna heyetleri arasındaki görüşmede mutabakata varılan 30 günlük ateşkes teklifini reddederek el yükseltmeye........

© Yeşilgiresun