menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KAPTANIN KÖŞESİ/ BÖLÜM-66

9 1
05.10.2024

Değerli Okuyucularım; şimdi sizleri 1960'lı yıllarda çocukluğumuzun geçtiği köy yaşantımıza götüreceğim. Köylerde doğup büyüyen arkadaşlarım için sıla özlemi, şehirde büyüyenler için yeni bilgiler içeren bir yazı paylaşacağım. Yazılarıma başladığım ilk bölümlerde Giresun'da merkeze bağlı Çukurköy'de doğup büyüdüğümü yazmıştım. O yıllarda köylerde yoksulluk ve yokluk vardı ve aynı zamanda çocuklar için özgürlük olsa da çeşitli tehlikelerle dolu bir yaşam da vardı. Bu tehlikelerden en büyüğü ise meyve ağaçlarına tırmanmak ve dalların uçlarındaki olgunlaşmış meyveleri almaktı. Ağaçlara çıkmak ne kadar tehlikeli olsa da küçük yaşlarda yaptığımız bu pratiklerin bizlere kazandırdığı çok büyük alışkanlıklar(yetiler) vardı. Yani bazen tehlikeleri bizzat yaşayarak, küçük kazalar atlatarak öğrensek de köylerde doğup büyüyen çoğu çocuk usta bir ağaç tırmanış ustası olarak yetişiyordu. Şu an ailelerimizin bizleri bu tür tehlikelerden nasıl koruduğunu hatırlamıyorum ama gerçekten köy ortamında onların kontrolü dışında vakit geçiriyorduk diye hatırlıyorum.

ASMA YAPRAĞI TOPLUYORDUM
İlkokuldan başlayarak Ortaokul ve hatta Lisede bile köyde asma yaprağı toplama ustası olmuştum. Akrabamız, aynı zamanda komşumuzun benden 2 sene önde okula giden oğlunun ayağına ve bedenine artık küçük gelen ayakkabı, ceket ve Lise1 kitapları için 2 gün ağaçların tepelerinde(en az 30m yükseklikte) Karadeniz Bölgesi ile özdeşleşmiş olan kokulu üzüm yaprağı toplamıştım. Bu kokulu üzüm yapraklarını çoğu kişi toplatıp salamura yapıyorlar ve gurbette olan çocuklarına gönderiyorlardı.
Bizim Karadeniz'de ki ağaçlara tırmanmak gerçekten tecrübe ve ustalık gerektiriyordu. Bu tecrübe ben de fazlasıyla vardı, her çeşit ve yükseklikteki ağaçlara kolaylıkla tırmanıyordum. Köyümüzde ki çoğu arkadaşlarım da ağaç tırmanmada en az benim kadar tecrübeliydiler. Ailem uzun süre köyde yaşadılar ve ben memleketimle/ köyümle bağımı hiç koparmadım. Her sene en az 2-3 kere ailemi ziyarete giderdim. Emekli olduktan sonra hala daha sık memleketime gider ve bu ziyaretler benim mutlu olmamı sağlardı. Şöyle bir söz hatırlıyorum: “İnsanın memleketi doğduğu ve çocukluğunun geçtiği yerdir” demişler. İşte ben de tam olarak bunu uygulamaya çalışıyorum ve özellikle incirlerin olduğu ve fındıkların toplanıp bittiği Eylül ayının ilk haftası Giresun'a gitmeye çalışıyorum.

PATLICAN İNCİR HASTASIYIM
Giresunlu çok iyi bilir ki Patlıcan ve İpek incirlerimizin tadını diğer incirlerde bulamazsınız. Ben Almanya'da yaşayan ve Patlıcan incirlerin olduğu Eylül ayında Giresun'a gelip 1 hafta........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play