YEŞİL PENCERENDEN BİR GÜL AT BANA
Ahmet Muhip Dıranas, edebiyatımızın güçlü şairlerindendir. Sinop'sis adlı gezi yazımızı yazarken yadıma Dıranas düştü. Usta pek de konuşulmuyor. Konuk olduğumuz otelin koridor ve fuayelerine Olvido ve Serenad şiirlerinin adı verildiğine tanık olunca çok sevindim. Ahmet Muhip Dıranas aslında bir aşk şairidir. Modern şiirimizin de önemli yapı taşlarındandır. Şiirini mevzun veya mukaffa olarak da yapılandırmıştır. Her şiirinde bir kuyumcu işçiliği vardır. Şiirleri sıradan ve düz değildir. Onun şair kaygısı okunur olmaktır. Buna sıkça tanık olmuşuzdur. Sinop deyince aklımıza Dıranas ve Diyojen gelir. Dıranas, Tanpınar ve Faruk Nafiz'in talebesidir. Şiirinin inşasında iki kişilik de etkilidir. Şiirlerinde hece etkisi ve yerlilik görülen usta, içerikte de oldukça batılıdır. Tanpınar sayesinde tanıdığı Fransız şiirine oldukça yakın metinler icra etmiştir.
Ahmet Muhip Dıranas şiiri, sizi sıradan insan yaşamlarına konuk yapar. Mesela, Fahriye Abla şiiri böyledir. Çok da sevdiğim bir metindir. Belki de kendi aşkı olan Fahriye Abla şiiri, artık şiirimizin kült bir mevzubahis ablası olmuştur. Dilden dile dolaşan şiir, seven gönüllerin kitabesi olmuş bir metindir:” Evimiz kutu gibi küçücük bir evdi, / Sarmaşıklarla örtük bir evdi/ Güneşin batmasına yakın saatlerde/ Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede;/ Ne şirin komşumuzdun sen Fahriye Abla.” İnsan sevdiğini bu kadar mı içten anlatır! Açık seçik özenli bir anlatım. Şair, Fahriye Ablayı sokaktan alıyor, kalbinin baş köşesine misafir ediyor. Fahriye Abla nidalarıyla biten her bir bent, sizi şairin açık kalbine yerleştiriyor. Fahriye Abla, herkesin egzotik bir değeri haline geliyor. Öyle değil mi? Her gencin bir kavruk Fahriye Abla idolü yok mudur? Fahriye Abla ikonik bir karakter olurken, şairi de şiirinin nirvanasını inşa ediyor.
Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin temel taşlarından olan şair, çağdaşı tüm şairlerle de arkadaştır. Okumalarımız bunu gösteriyor. Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık özel dostlarıydı. Dıranas şiirinde görülür bir renk cümbüşü vardır. Her dem aşkın melodisini seslendiren usta, bir şiirinde şöyle söyler: “Yüzün beyaz, abajur yeşil, gece mor/ Eskimiş kalbim, şarkısını söylüyor. / Her yanın avuçlarıma dökülüyor/ Çeşmeden akan suyun berraklığında.” Ne kadar içkin........
© Yeşilgiresun
