Yine Aylardan Eylül
'Dedim ya Eylül'dü
Savruluşu bundandı kimsesizliğimin.' C.Süreya
Eylül de geldi sonunda. Akıp giden zaman ırmağından payımıza düşense yine hüzün oldu. Bu ne bir şikâyet ne de sitem!
Bulutların göğü süslemesi, denizlerin balıkçı motorlarınca dolup taşması, okulların açılması, hasatların kaldırılması, yaprakların dökülmesi…Tüm bu olup bitenlerle insan arasındaki bağ ister bir gözlemci isterse de doğrudan bir katılım şeklinde olsun; değişmeyen, yaşamın kendince bir rutine sahip olduğu ve insanın bu akış içerisinde kendini konumlandırma biçimi.
Yaşam içinde çakıl taşı gibi yuvarlanmakta var insan için filizlenip kök salmakta. Oradan oraya savrulmakta var rüzgârın önündeki güz yaprakları misali, soyunsa da yapraklarından özünü koruyup baharda ayağa kalkmakta.
Ama bütün bunlar olurken gözden kaçırılmaması gereken şey sanırım insanın, kuralları önceden koyulmuş bu oyunda kendi oyununu oynamaya/kurmaya niyetlenip niyetlenmemesi/niyetlenememesi! Bir fail mi olacağız yaşamda yoksa bir mefluç mu? Hayatın dinamikleriyle çatışmadan (akıntıya karşı kürek çekmek) kendi renklerimizi de koruyarak nasıl var olacağız? Cevaplandırılması gereken soru budur, zannımca!
Biliyorum bir eylül yazısı için fazla ciddi olmaya başladı yazılan cümleler. Gök aynı gök, deniz aynı deniz, insan aynı insanken bir de!........
© Yeşilgiresun
visit website