Kopya Hayatlar
Bu satırları yağmurlu bir pazartesi gününde, bir hastanenin önünde yol kenarında arabanın içinde yazıyorum. Yağmur damlalarının camdan süzülüşü, gelip geçen araçların gürültüsü ve içimdeki yalnızlığın uğultusu birbirine karışırken çok şükür diyorum, çok şükür.
Bunları, cumartesini pazara bağlayan uzun mu uzun bir gecede, yerden yaklaşık on bin, on bir bin metre yükseklikteki bir uçağın içinde, muhtemelen ne seslerini duyacağım ne yüzlerini göreceğim ne de herhangi bir yerde, herhangi bir şekilde karşılaşmayacağım sayısız insanı yutan karanlığı aydınlatan, adını bilmediğim şehirlerin, ismini duymadığım ülkelerin zifiri karanlıkta parlayan ışıkları eşliğinde karalamaktayım.
Belki de tüm bunların nerede ne zaman ne şekilde yazıldığının bir önemi yoktur. Belki de bütün mesele yaşayamadıklarımızın, yaşamakta olduklarımızı gölgelemesi, onları hiç yaşanmamışlar gibi, hiç önemli değillermiş gibi değersizleştirmesi, hissizleştirmesidir.
Hiçbir zaman ne yaşının ne de çağının adamı olamadım ben. Ne içimdeki çocuk büyüyüp serpildi şöyle gönlümce........
© Yeşilgiresun
