Gözümüzden Gönlümüze Akan Bir Kooperatifçi
Geçen günlerde arkadaşım Yalçın Yılancı ile söyleşirken konu, yitirdiklerimize, ölümlere ve büyümeye geldi. Babam öldüğünde 14 yaşındaydım. 01 Kasım'da tamı tamına 53 yıl bitmiş. Dile kolay! Dört kardeşin en büyüğü olarak bir günde büyümüştüm, ergin olmuştum. Babamdan sonra yaşadığımız her gün, biraz daha olgunlaşıp, büyüyordum. Yaklaşık 3 yıl önce bir kez daha kemale erdiğimi hissettim. Yaşınız kaç olursa olsun, anneniz ölünce bir boşluğu düşersiniz. Her ölüm, erkendir. Annemden sonra bir başka sorumluluğun ağırlığıyla bir kez daha büyüdüğümü hissettim. Bu sefer ailenin en büyüğü olarak omuzlara düşen yükün ağırlığıyla biraz daha olgunlaştığımı söylemeliyim. Yalçın'da yedisinde anasız kalmış. Kardeşlerinin en önce doğanı olarak yedisinde bir günde büyümüş. Her ölüm, kalanın hızlıca büyümesidir. Ancak, ölenle ölünmüyor.
Toplumsal yaşam, insanları, dağdağasının içine çeker. Hızlıca büyümenin sorumluluğuyla insanlar, yasını bile tutamaz. Kaldı ki, öleni “özlemek” ifadesi ile anmak da doğru değildir. Öleni özlediğini belirten ifadeleri, sosyal medyada görüyorum. İki kapılı handa bir kapıdan girilir, diğerinden çıkılır. Kaçınılmaz olanı kabullenmeliyiz. Ama ölenin iyiliğini, güzelliğini, iyiliklerini, yaptıklarını, topluma katkılarını, ardında bıraktığı eserlerden söz etmeliyiz. Bir insanın eseri varsa gözümüzden gönlümüze aktıktan sonra da yaşıyor demektir.
***
Mesleki yaşamımın görev dışındaki en önemli boyutu, çok gezmek, farklı yerler görmek, değişik insanları tanımak,........
© Yeşilgiresun
visit website