SOY
Oğlumla ve Lara’yla Avrupa başkentlerinden birinde geziyoruz. ‘Yer yer saray’ demek isterdim ama her yer saray. “Ne saraymış!” dedim. Saray saray saray… Süs, ihtişam, lüks. Lüks ki ne lüks. Tuvaleti bulmadan sarayı bulmuşlar.
Sohbete başladık; “Şu reenkarnasyon denilen şey gerçekten var mı? Aynı insan bir daha dünyaya geliyor mu? Geçmişte başka hayatlar yaşadık mı?” Lara sordu; “Pınar Abla o dönemde yaşamak istemez miydin? Sarayda, şömine başında kadife koltukta oturup piyano eşliğinde keman dinlemek?”
Düşündüm; saçımı yıkamadığım için hizmetlilerimin hazırladığı peruğu takmak, 58 kişilik masada altın kaşıkla domuz kafası ve üzüm yemek, emrimde ressam çalıştırmak? Nasıl olurdu acaba? “Deneyimlemek isterdim.” dedim. O anda benim oğlan öyle bir şey söyledi ki dünyam karardı. “Ya o dönemde yaşasaydın ama soysuz olsaydın?” Öylece kaldım…
Soylu ne demek, soysuz ne demek? “Haydiii, al sana konu.” dedim. Soylu olmayınca soysuz mu oluyorsun? Soysuz değilsen soylu musun? Bu sorudan sonra araştırmak farz oldu.
Aile kökeni, yani nesil, bir kişinin hangi atadan........
© Yeniçağ
