Adı üstünde yapay…
Hayallerin ateşi mi? Zihnimizin külü mü? Rüyalar mı gerçek oluyor yoksa kabuslar mı? Karar veremiyorum? Gerçekten korkmaya başladım. Eskiden okullarda konu verilir, kompozisyon yazmamız istenirdi. Herkes kendi ruhunun derinliklerine dalar, kelimelerle mücadele eder, bilgi birikimiyle en güzel cümleleri bulmaya çalışırdı. Ve işin sonunda, öğretmenin seçtiği kompozisyon okunurdu. Yeteneğimiz ve kelime haznemiz yazımıza yansırdı. Zihnimizden kâğıda dökülen o cümleler, emeğimizin aynası olurdu.
Günümüzse karabasan. Her işi becerebilen telefonlar, kontrolü ele aldı. İstenen bilgiler telefon uygulamalarına giriliyor ve saniyeler içinde “kusursuz” sonuçlar çıkıyor. Oysaki kusursuz sanılan sonuç, mekanik bir ruhsuzluk. İnsana haslık hissedilmezken, buram buram yapaylık.
Daron Acemoğlu, “Teknoloji liderleri, kendilerini teknolojinin gücünü insanlara hediye eden Prometheus rolüne bürünmeye meyillidirler. Bu durumda yapay zeka da Prometheus’un insanlara hediye ettiği ateş oluyor” der.
Şunu soruyorum: Prometheus’un bize verdiği bu ateş, beynimizde yeni lambalar mı açacak, yoksa zihnimizi yakıp, kül mü edecek?
Önce rehberler, not uygulamaları hafızamızı köreltti. Sonra arama........
© Yeniçağ
