Zenginden alır, yoksula verir; İlbeylioğlu
Türkmen kollarından olan İlbeylioğlu aşireti iskân sonucu Adana, Gaziantep, Yozgat, Kahramanmaraş, Pazarcık, Afşin, Elbistan yörelerine yerleşmiş geniş bir aşirettir.
Bu aşirette diğer aşiretlerden farklı olarak, beye kürk giydirilip bir mühür verilerek padişah ya da temsilcisi tarafından atandığı için bunlara Elbeyli denildiği söylenmektedir.
Kimi kaynaklar bunları Türkmen aşireti olarak gösterirken kimi kaynaklar da Avşar aşireti içinde bir bey ve çevresindeki adamları ile birlikte kırk yiğit (sekmanbaşı) olarak işaret eder. Bu nedenle ve Avşarlar’a benzer biçimde Osmanlı’ya direnişleri nedeniyle olsa gerek Avşarlar tarafından daha çok benimsenmektedir. Dadaloğlu’nun bir şiirinde de:
Dadaloğlu der ki ordan geçerse / Elbeyli Avşarı yolun açarsa
Murat suyu kanlı köpük saçarsa / Seyit Battal gibi er var önünde”
biçiminde Avşar olduğu işaret edilmektedir.
İlbeylioğlu ünlü Avşar ozanı Gündeşlioğlu’nun kız kardeşine âşık olur. Gündeşlioğlu, ancak yiğitlik ve kahramanlık gösterirse bacısını verebileceğini söylemesi üzerine etrafına topladığı kırk yiğidi ile yol keser, kervan basar, zenginden alıp yoksula verir.
Yol kesip kervanlar soyduğu için Maraş valisi aracılığı ile hakkında padişah fermanı çıkartılıp yakalanarak İstanbul’a götürülen ve 14 yıl esaretten sonra dönen İlbeylioğlu hikâyesi için derleme çalışmalarının dışında henüz bilimsel bir çalışma yapılmamıştır.
İlbeylioğlu halk hikâyesinin derlenen ilk varyantı Ali Rıza (Yalgın) tarafından 1923’te
Yarpuzlu Ali Ağa’dan derlenerek Tarsus gazetesinde yayımlanmıştır. Yalgın’ın Hasan Çavuş’tan derleyip önce 1937’de Adana’da ve 1940’ta İstanbul’da yayımladığı “İlbeylioğlu” varyantı da kitap bütünlüğünde yapılan ilk yayındır.
Cemal Kula’nın l969’da yaptığı “Kayseri Avşarları’nın Ağzı” adlı lisans tezinde Kayseri-Tomarza yöresinde anlatılan varyant verilmektedir.
Fuat Akkaya’nın l972’de yaptığı “Sivas-Gemerek Türkmen Ağzı” adlı lisans tezinde ise İlbeylioğlu Tokat-Yozgat-Zile’de eşkıyalık yapan Elbaşoğlu ile karıştırılmıştır.
Salim Güven’in 1971’de yaptığı “Düziçi Yöresinde Halk Hikâyeleri,” adlı lisans tezi en tutarlı tez olup İlbeylioğlu hikâyesini bizim derlediğimiz varyanta oldukça yakın bir biçimde vermiştir. Selami M. Yurdatap’ın “İlbeylioğlu Hayat Hikâyesi” adlı bir düğünde anlatılan türkü hikâyesi bizim tesbit ettiğimiz söylencenin son bölümüne büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
Ahmet Caferoğlu’nun Andırın Tokmaklı Köyünden Ahmet Kılıç’tan derleyip “Güneydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar” adlı kitabında........
© Yeniçağ
