İç tenkit ‘düşmanlık’ mı?!
Ak Parti, kendi içlerinden de yapmayın etmeyin, diye ses çıkaranlar varsa, otoritenin hâkim olduğu bir siyasî harekette mutlaka dikkate alınması gerek.
Bu tenkitler ve dikkate almalar, bütün siyasî hareketler için de gerekli. Dikkate alınmıyorsa, eğer tenkit edenlerin maksatları olduğuna inanılıyorsa o maksatları delilleriyle ortaya koymaları, kendilerinin nasıl “doğru” yolda yürüdüklerini, tenkit ettikleri noktalardan hareketle göstermeleri gerekir.
Genel söylüyorum… Çoklukla en kolay suçlama: O/onlar FETO’cularla içli dışlıydı. Tenkit eden karalanır ve bir kenara atılıver.
FETÖ diyerek karlamaya kalkarsanız, önce Ak Parti’yi kapatmak gerek. Hatta başka partileri de yoklamak, kıyısından, ucundan ne kadar bulaşmış görmek gerek.
Fethullahçıları büyüten, palazlandıran, köşelere yerleştiren, bütün imkânları önlerine seren Ak Parti iktidarıdır. Bu cümleyi bir maksatla, kasıtla kurmuyorum. Siyasî hedefleri olanlar, kimin elinde imkân varsa ona yanaşırlar. Ve diğer siyasîleri de kendilerine karşı yumuşatmak için manevra yaparlar.
Şurada Alparslan Türkeş’in Fethullah Gülen’e yazdığı “övgü” mektubunu açıklasam şaşırır kalırsınız. Bir bölümünü okuyalım isterseniz:
“... Barışı, hoşgörüyü ve kardeşliği esas alan öze dönüşü, uzay çağına yükselişi başlatmış durumdasınız. Kanada’dan Yakutistan’a, Moğolistan’dan........© Yeniçağ
