Birilerinin İslâmı mı, hepimizin İslâmı mı?
Mekteptaşım Dr. Muzaffer Kılıç, dinî meselelerde son derece hassastır. Sözünü esirgemez.
Din konusunda yaşadıklarımızı demeyeceğim, başımıza gelenleri, diyeceğim, Muzaffer Kılıç süzgeçten geçiyor. Dün yazdıklarımla paralel. Muzaffer, daha derinlere, daha kıvrımlara giriyor, öfkesini zor tutuyor.
Birilerinin İslâmı kendi çizgilerinde kabul ettirme baskısı hepimizi derinden yaralıyor.
Muzaffer Kılıç’ın sözü çok açık: “Ben şu anda yaşadığımız dinden rahatsızım.” diyor ve hayatî bir meselenin altını çiziyor:
“[Din] Türklük için beka meselesi oldu. Ve şu anda da dincilerle mücadele ediyorum. Bu mücadeleme başlamadan önce dinimi bir müftüden daha ileri bir safhada öğrendim. Bilgi olmadan ne haklı olabilirsiniz ne de zafer kazanabilirsiniz.”
Okumadan, araştırmadan hüküm verilebilir mi?
“Her şeyi gelişigüzel eleştiren değerli dostlar önce okuyun, araştırın, inceleyin, sorgulayın, itiraz edin, analitik düşünün ve bilimsel metotlarla eleştirin... Esas olan ilimdir ve ilme itiraz kendimize itirazdır, geleceğimize itirazdır ve asıl ‘din’e itirazdır.”
“Dogmatizm”e hiç girmeyelim. Muzaffer “itiraz” üzerinde ısrarla duruyor:
“Siyasette ideolojileri, fikirleri, parti programlarını ve parti liderini eleştirip yanlışlıkları görüp konuşamıyorsanız ya çıkarınız var ya korkaksınız ya da bilgisiz olduğunuzdan dolayı putperestsiniz.”
Mekteptaşım, hususiyetle “demokrasi” ve “özgürlükler”e işaret ediyor:
“Demokrasi ve özgürlükleri ülke bölünecek diye tartışmaktan hep kaçıyoruz. Sonuç mu?! ‘Adalet’i ve ‘hukukun üstünlüğünü’ kaybediyoruz.”
Din sorgulanır mı? Dini derinliğine öğrenirsek, “sorgu”yu aklımıza getirmeyiz. Ve ne yazık ki, kişiden kişiye değişiyor. İlim adamlarımıza, söz sahiplerine bakıyorsunuz, herkes kendine göre bir yorum........
© Yeniçağ
