Filozoflarını yok edersen
İslam dünyası, “Büyük akılları” yok edince geriye, bağnazlık ve dini söylemlerden ortaya çıkan zihinsel hapishane kaldı. Hapishanenin sahipleri ve gardiyanları, kendi düşünceleri dışındakileri günahkâr ilan ederek, gelişmeyi boğdu
Bağnazlığın ve geriliğin tarihi işte tam buradan başlıyor.
Yanlış anlaşılmasın. Benzer durum Batı’da da aynı. Orta çağ karanlığı dedikleri şey tam olarak böyle bir şey.
Her bir bireyi kendi zihin hapishanesine koyup etrafını da kutsallardan bir ağ ile sardınız mı, bu küçük kutunun içinde kalan akılla büyük medeniyet yaratamazsınız. Böyle bir zihin sarmalından da çıkamazsınız. Yanlış anlaşılmasın, dinden-imandan çıkamıyoruz demedim, dini yorumlardan üretilmiş bir akıl kutusundan söz ediyorum. O akıl, ne kadar büyük olursa olsun kutunun dışına çıkamıyor.
Çünkü özgür değil.
MS. 425’lerde İskenderiye’de büyük matematikçilerden olan Hipatya linç edilerek öldürüldü.
Niye?
Pagan inançlarla Hıristiyanlar arasında kavga vardı.
Hıristiyanlarda da İslam dünyasında da kadınların, okullarda erkek öğrencilerle birlikte okuması yasaktı.
1125’dan sonra Endülüs’te bir İslam filozofu, “kadınlar da okumalı, filozof olmalı, kadı olmalı” dedi.
İbn-i Rüşt.
Kendisi de kadı idi.
Sonra tanrı tasavvurunu tartıştı. Aristo’yu en iyi yorumlayanlardan biriydi.
Kâfir ilan edildi. Osmanlı dahil hiçbir medresede kitapları okutulmadı.
Osmanlı yıkıldı, ama o fikirleriyle ayakta. Üstelik eğitim görüşü tüm dünyada uygulanıyor. Kadınlar hâkim (kadı olabiliyor), erkekler gibi okuyup, bilim yapabiliyor.
Batı medeniyetinin önünü filozoflar........© Yeniçağ
