Biz artık korkmuyoruz ama sizi düşünüyoruz
Bu ülkede yaşayan veya yaşamış olup da ülke dışına göç eden her demokrat ya da azıcık hümanist olan insanlar, bu ülkede yüz yıldır kanayan bir Kürt sorunu olduğunu bilir. Sorun hakkında çok fazla detaya sahip olmayabilir ama Kürtlere yapılan haksızlıkları ya medyadan ya sokaktaki pişman olmuş bir uzman çavuştan ya da eski bir asker yakınından duymuştur. Kürtlere yapılan her haksızlığa ideolojik gözlüklerle bakıp “bir Kürt daha eksildi” diyebilen düşünme özürlüsü acınası insancıkları saymazsak, Kürtlerden akan kanı bazıları görmüş ve çoğu duymuştur. Dillerinden, örf adetlerinden, yasaklı müziklerinden, hatta güncel hikâyelerinden bile utanır hale getirilmeye çalışılan ve son kırk yıldır bu haksızlıklara karşı mücadele ederek belli bir yerlere kadar tırmanmış olan Kürtler ve Kürt sorununa hala sağır olan varsa, onun kulağına artık ilaç bulmak zordur. Aslında onun gibiler ile Kürt sorununu değil, “önce nasıl insan olunur?”, ya da “insan olmanın beş şartı nedir?” içerikli tartışmalar yürütmek toplum sağlığı için daha iyi olur diye düşünüyorum. O yüzden lütfedip bu yazının kendilerini konu edindiğini zannetmesinler. Bu yazıyı, azıcık hümanist ve kendilerini demokrat diye tanımlayanlar üzerlerine alabilirler.
Yukarıda da çok kısaca belirttiğim gibi bu ülkenin en büyük ve en acil sorunu olan Kürt sorunu hala aciliyetini ve ciddiyetini tüm ağırlığı ile koruyor. Ve diğer bir acil yönü de demokratik sorunların tamamının önündeki en büyük engel oluşundandır. Çünkü Kürt sorununun tüm demokratik ve yasal sorunsallığı yanında, bir de insanın, insana olan saygısının sorunudur. Kürt’ün bir halk olduğunu, örf adetlerinin, yaşam tarzlarının, giyimlerinin, dillerinin, müziklerinin, kısacası ayrı bir ırk olduğunu kabul edemeyen, sindiremeyen, saygı göstermeyen her “beyin” aynı zamanda bu ülkede bir insanlık sorunu olarak görülmezse bu ülkede demokrasi kültürünün gelişmesi ya da olgunlaşması sadece yasal değişiklikler ile aşılmayacaktır. Bu yüzden Kürt sorunu aynı zamanda Türkiye’de bir zihniyet ve düşünme sorunudur. Bu sorun aşılmadan diğer demokratik ya da yasal sorunların aşılmasını beklemek toplumsal bir kumar olur. Ya tutarsa mantığı ile toplumu oluşturmaya benzer. Bu durum aslında Türkiye’nin ilk kuruluş aşmasındaki sorunla aynı içerikte bir cevap alır. Cumhuriyetin kuruluş aşamasında tüm ülkeye giydirilmek istenilen ulus devlet adlı deli gömleği nasıl bir sonuca ulaşmadıysa bu deli gömleği de aynı sonuca ulaşmaktan kurtulamayacaktır. Demokrasinin her şeyden önce bir saygı kimliği olduğunu ‘dinin bazı kültür ve ahlak katkıları ile beraber’ insan olma mücadelesi olduğunu kavrayamayan bu ülke insanına giydirilecek olan her yasal zorunluluk, aynı zamanda o insan için bir deli gömleği niteliği taşıyacaktır. PKK Lideri Abdullah Öcalan da Kürt sorununun bir toplumsal sorun olduğunu birçok açıklamasında vurgulamaktadır.
Ülkenin en büyük ve en acil sorununun geldiği aşama nedir diye bakarsak; son gelişmeler ile birlikte Kürt sorununun yeniden masaya........
© Yeni Yaşam
