menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İntegral/Kök devlet ve faşizmin muteberliği

11 0
15.03.2025

Kapitalist kriz büyük durgunluk şeklinde bir gelişim seyri gösteriyor. Emperyal özneler arasında yaşanan hegemonya krizi, emperyalist savaşın, olasılıktan gerçeğe dönüşmesinin nesnel zeminlerini yaratmış durumda. Yeni jeo-politik gelişmeler ve krizler sorunları derinleştiriyor ve militarist yönelimleri artırıyor. ABD’de Trump’ın yeniden seçilmesi, ekibi ve destekçisi olan finans kapital fraksiyonu savaş, militarist hamleler ve faşist politikalarla hegemonya savaşında son derece agresif olacaklarını ortaya koyuyor.

OECD’nin büyük ya da uzun durgunluğun 50 yıllık bir salınım göstereceği yönündeki açılımları, önümüzdeki çeyrek asrın yüksek bir konjonktür şeklinde biçimleneceğini ve büyük alt üst oluşlara gebe bir döneme girdiğimizi ortaya koyuyor. Hem 2008 sonrası yaşadığımız gelişmeler, hem de yeni savaş rejimleri diye tanımlayabileceğimiz yeni faşist, proto- faşist, geç faşist yapılanmaların metropollerde ve çevre ülkelerde iktidar atakları ve iktidara gelmeleri sınıf savaşlarının yeni ritmini işaretliyor.

Yeni gerçeklik, kök devlet

Kriz, savaş, sınıf mücadelelerin seyri ve emeğe yönelik yeni tahakküm biçimleri kapitalist devletin dönüşümünü koşulluyor. Başka bir ifadeyle kapitalist devlet yeniden yapılanıyor. Kapitalizm en temel çelişkisi olan üretimin kolektif karakteriyle, üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerinden kendi ontolojisini kuran devlet, plütokratik servet yoğunlaşmasının güvencesi olarak hareket ediyor.

Sistemin varoluşsal bir kriz içine girmesi ve çürüme ve asalaklaşmanın ulaştığı boyut kapitalist devletin yeniden şekillenme ihtiyacını yakıcılaştırıyor. Devlet alt sınıflarda oluşan öfkeye ve olası yıkıcı patlamalara karşı bir modern yok edici aygıt olarak ya da modern leviathan (Tevrat ve İncilde geçen kötülüğü temsil deniz canavarı) olarak kendini yeniden inşa ediyor.

Yeni devletin en önemli karakterinden biri sınıflar mücadelesinden “öğrenme”, esneme kabiliyeti ve tecrübe biriktirme yeteneği diyebiliriz.

Bu tanımlama devletin aynı zamanda T. Hobbes’un tanımlamasıyla “modern” Leviathan’a dönüşme sürecidir. Bir farkla T. Hobbes’un Leviathan’ı bir toplum sözleşmesinin ürünüdür. Yeni devlet bir toplum sözleşmesine gerek duymuyor hatta bir meşruluk kaygısı gütmüyor ve kompleks bir özellik taşıyor.

Yaşanan krizin kapitalizmin varoluşsal krizine dönüşmesi bu çok yönlü gelişmelerin ve modern Leviathanlaşma sürecinin önünü açmaktadır. Varoluşsal kriz devletin varoluşsal refleksler göstererek yeni bir biçime bürünmesine yol açıyor. Yeni faşizmin nesnel zeminlerinin de bu iki temel olgu üzerinde biçimlendiğini söyleyebiliriz.

Hobbes devlet kuramında devleti yöneten iradenin koşulsuz serbestliğinden, mutlak güce sahip devletten söz eder. Bu irade sınırlandırılamaz ve ona karşı gelinemez. Modern Leviathan benzer zeminlerden şekillenirken, yeni süreçte iktidarın kaynağı bir toplum sözleşmesi ya da ortak kabullerden değil, sınıfsal tahakkümün ve iktidarın yoğunlaşması, içselleşmesi ve kendini yeniden üretmesinden alıyor.

Devlet, Deleuze ve Guattari’nin ifadesiyle kapitalist makina gibi hareket ediyor. Makina aslında bir mecaz, bu makinanın bir nevi aklı var. Bahsedilen devlet aklı gündelik dilde kullanılan manada bir devlet aklı değil. Sözü........

© Yeni Yaşam