menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barışa bir de insan açısından bakalım

12 0
08.02.2025

Adı konamayan sürecin son aşamasındayız. Dem Parti Eşbaşkanı Bakırhan, Öcalan’ın 15 Şubat’ta beklenen çağrıyı yapabileceğini duyurdu. Çağrı kelimesi Türkçe’dir. Arapçası davettir. Demek ki Öcalan hem devleti, hem de PKK’yi “bir yere ya da şeye” çağıracak, davet edecek. Nereye?

Belli ki “barışa.”

Savaş ciddi bir meseledir. Barış ise ondan da ciddi bir mesele. O halde herkesin ciddi olması gerekir.

Ciddiyet nedir? Konumuzla bağlı olarak söylersem, barışın insan için taşıdığı önemin bilincinde olmak demektir. Savaş insana karşıdır, barış insan içindir.

O halde karşı karşıya olduğumuz siyasi kamplaşmaya bir de bu açıdan bakalım.

Erdoğan Öcalan’ın yapacağı çağrıya bu anlamda ciddi yaklaşıyor mu? Bahçeli nasıl yaklaşıyor? Kürt özgürlük hareketinin sözcüleri nasıl yaklaşıyor? Bunların arasında kim barışın insan için taşıdığı önemin bilincinde? Sırasıyla yanıtlayalım:

Erdoğan Öcalan’ın yapacağı barış çağrısına “insanın” çıkarı açısından değil, “iktidarının” çıkarı açısından yaklaşıyor. Barış çağrısı ona bir beş yıl daha iktidar sağlayacaksa “evet” diyecek. Sağlamıyorsa kadife eldivenin içindeki “tunçtan” yumruğuyla önüne gelenin beynini dağıtacak.

Bahçeli farklı. Onun “iktidar” meselesi yok. Çünkü kendisi evinde, ama programı ve kadroları iktidarda. O, barış çağrısına “insanın” çıkarı açısından değil, “devletin” çıkarı açısından yaklaşıyor. Barış çağrısı “devletin bekasına” hizmet ediyorsa “evet” diyecek. Etmiyorsa “taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayacak”.

Bu iki bakış açısında insanın ne adı var ne yeri. Erdoğan’ın iktidarında ve Bahçeli’nin devletinde insanın hali ortada. Barış çağrısı onların istedikleri gibi bir çağrı olur da, Erdoğan’ın iktidarı ve Bahçeli’nin devleti “ebed müddet” haline gelirse insanın insanlığa dair neyi varsa mahvolacak. O insan “sefaletle, zorbalıkla barış içinde birlikte yaşayacak.” Savaşta bir kere ölecekse, böylesi bir barışta her gün, her dakika, her saniye ölmekten beter olacak.

Gelelim Kürt özgürlük hareketinin yaklaşımına.

Onlar, Öcalan’ın barış çağrısında nelerin yer alacağını hiç mi hiç merak etmiyorlar. Meraksız olduklarından değil, Önderlerini tanıyorlar, onun eğitiminden geçmişler. Ortak dilleri var. Öcalan “leb” dese, “leblebi” diyeceğini biliyorlar. Durumdan eminler. Erdoğan ve Bahçeli gibi “barış çağrısına” ne “olmayan iktidarları”, ne de “olmayan devletleri” açısından yaklaşmıyorlar. Öcalan onlara “silahlarınızı gömün, illegal örgütünüzü lağvedin” dese bile, bu çağrıya tereddütsüz uyacaklarını söylüyorlar. “Çağrı bize uymazsa önümüze gelen Türk askerini cehenneme yollarız”........

© Yeni Yaşam