menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış ve demokrasi ‘fırsatı’

11 0
23.06.2025

Bu savaşta doğru tutum nedir? Bu yazıda kişisel görüşümü sizlerle paylaşacağım.

1.

Doğru tutum, savaşan taraflardan birinin yanında yer almak değildir. Savaşa karşı çıkmaktır. Çünkü bu savaş bölgesel hegemonya peşinde koşmanın sonucudur. Savaşan devletler, onları destekleyen devletler, dünyadaki bütün devletler, topu birden ya küresel çapta emperyalist ya da bölge çapında emperyalisttir. Bunların arasındaki savaş emperyalist ve bölgesel emperyalist savaştır.

İlkesel tutum, savaşa karşı barıştan yana olmaktır.

Ancak pasif barışçılık sloganları hiçbir işe yaramaz. Her ülkenin içinde, halkların kendi devletlerine ve egemenlerine karşı barış için mücadelesi esastır.

Şu anda hem İsrail’de, hem de İran’da şu ya da bu etkinlikte savaş karşıtı olan ve kendi devletlerindeki iktidara karşı, şu ya da bu yöntemle mücadele eden güçler biricik barış alternatifidir.

Gerek yayılmacı Siyonist iktidar ve gerekse yayılmacı İslamist iktidar, birbirleriyle savaşırken, her biri aynı zamanda ülkelerindeki barış yanlısı güçlerle de şu ya da bu yöntemle savaşmaktadır.

Devrimci tutum, her ülkedeki barış yanlısı halklarla eylemli dayanışmadır.

Tutulacak taraf savaş karşıtı muhalefettir.

2.

Böyle olmakla birlikte, şu anda rejiminden ve yayılmacı amaçlarından bağımsız olarak, hangi devletin barış talep ettiği, hangi devletin savaşı sonuna kadar sürdürmek niyetinde olduğu, halkların çıkarı bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda İsrail saldırgandır ve İran savunmadadır, barış masasına oturmaktan yanadır.

O nedenle devrimci tutum mücadelenin sivri ucunu İsrail’in saldırganlığına yöneltmeyi gerektirir. İsrail durdurulmalıdır.

Bu hedef dışında hiçbir devrimci, savaşan devletlerden birinin “zaferini” isteyemez.

3.

İsrail ve ABD İran’a karşı savaşı, İran’ın nükleer silah edinmesini önlemek amacıyla meşrulaştırmaktadır. Savaş karşıtları bu iddianın demagojik bir bahane olduğunu bilmelidirler. Asıl amaçları İran’da NATO yanlısı bir rejim değişikliği yapmak ve bölgedeki güç dengesini rakip Rusya ve Çin aleyhine değiştirmektir.

Bununla birlikte devrimci bir parti ya da kişi, “saldırgan İsrail nükleer silaha sahip olduğuna göre, İran’ın da nükleer silah edinme hakkı vardır” diyemez. Böyle bir tutum, tüm devletler arasında nükleer silahlanma yarışına karşı mücadeleyi kökten baltalar. Bu da Erdoğan rejiminin “nükleer santrallardan atom bombasına sıçrama heveslerine” yardım etmek olur. Devrimci tutum, “nükleer silahların yasaklanması” amacıyla nükleer silahların “yayılmasına” karşı mücadeleyi zorunlu kılar.

İran devleti nükleer silah edinme programından vazgeçmelidir.

Kaldı ki, ekolojist bir devrimci, nükleer santrallere, sadece nükleer silah edinme hazırlığı olduğu için değil, doğaya düşman olmasından dolayı bu santrallara karşı çıkmalıdır.

Nükleer santrallar yasaklanmalıdır.

4.

İsrail ve ABD, İran’da rejim değişikliği hedefine yönelirken, onların İran’da demokratik, laik bir rejim niyetine sahip olmadığını bütün demokrasi ve laiklik yanlıları bilmelidir. ABD’nin elinde Şara benzeri bir Ayetullah olsa, rejimin yıkılmasından bir gün sonra o........

© Yeni Yaşam