menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sen mi geldin? Ben mi gittim?

3 0
13.07.2025

“Gel Daye, şuraya otur” diyor ikinci kızımın yaşında bir genç kadın. Ancak sesini duyuyorum. Salonda, tam karşımda duran televizyona kilitleniyor gözlerim. Birileri konuşuyor ama ne kim olduğunu görebiliyorum ne de konuşulanları duyuyor gibiyim. Biri elimi tutuyor, fark ediyorum onu. Yılların hasretini birlikte taşıdığımız bir Leçek Spî’li o. Benden kaç yaş küçük. Gerçi hepimiz aynı yaştayız diyorum bazen içimden. Hem üç bin yıllık hem üç günlük. Saçlarımızın aklığına ve ağırlığına bakılırsa hem dün kadar yaşlı ve yorgun hem de yarın kadar umut doluyuz. Elimi tutup sarıyor. Öpmek mi istiyor ne? “Wi!” diyorum ve hemen çöküyorum yanına. Bir dağ kadar yorgun hissediyorum kendimi bu anda.

Bir uğultu var, kulaklarımda bir uğultu. Fark ediyorum, televizyonun sesi çok yüksek. Yok, salon kalabalık. Ama hiçbiri konuşmuyor ki! Yanımdaki can ağrım da. Arada bir bana baktığını görüyorum. Yok, ben ona bakıyorum.

“Görüntüler az sonra.” Öyle yalın, öyle kalabalık, öyle yalnızlık dolu duyuyorum ki bu sesi. Bir kadın sesi. Bir ananın çocuğu o da. Bense bir çocuğun anasıyım. Sırtımda duran küçük kırlenti alıp karnıma bastırıyorum. Wey Daye! Keşke gidip........

© Yeni Yaşam