menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayatımızın müziği, kaybedilen ritim

12 0
15.01.2025

Türkiye’de insanlar hayat ritmini, müziğini kaybetmiş durumda. Toplumda süreklileşen bir mutsuzluk ve gerginlik var. Kamuoyuna yansıyan Küresel Duygu Raporu’na göre, dünya genelinde en öfkeli ülkeler sıralamasında Lübnan I oranıyla birinci, Türkiye ise H oranıyla ikinci sırada yer almıştır. Türkiye’yi F ile Ermenistan, F ile Irak, A ile Afganistan, 5 ile Ürdün, 5 ile Mali ve 5 ile Sierra Leone takip etmektedir.

Konfüçyüs, “Bir toplumun müziği bozuldu mu o toplumda pek çok şey bozulmuş demektir. Bozulmaya yüz tutmuş bir memleketin sesi kederli ve düşüncelidir” demiş.

Peki, hayatın müziğini, ritmini, ahengini kim bozdu? Neden mutsuz, umutsuz insanlar haline geldik? Bundan çıkış mümkün değil mi?

Türkiye’de farklılıkları yok sayan, tekçi, otoriter anlayış toplumsal ahengi bozmakla kalmadı, hayatın müziğini de çaldı. Tekçi, otoriter, faşizan anlayış herkesi tek tipleştirmeye ve kendisine biat etmeye zorladı. Buna itiraz edenleri devletin baskı ve zor araçlarıyla susturmaya çalıştı. Baskı ve zor politikası farklı kimlik ve kültürler, inançlar arasına duvarlar ördü. Toplumda kutuplaşma arttı ve birbirine düşmanlaştırılan, birbirine ön yargılı bakan, başkasına yaşam alanını tanımayan bir Türkiye gerçekliği yaratıldı. Yaratılan bu siyasi gerçeklikten çıkmanın ve hayatın müziğini yeniden yakalamanın yolu barıştan, barışı toplumsallaştırmaktan geçer.

Bu sadece Kürt- Türk barışını değil, Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlerin, halkların, inançların, en çok da toplumun birbiriyle barışmasını ifade etmektedir. Ancak Kürt sorunu çatışma zemininde tutulduğu sürece diğer alanlardaki sorunlar da derinleşerek devam edecektir.

Türkiye’de son süreçlerde en çok tartışılan konu Kürt sorununda yeni bir sürecin başlayıp başlamadığıdır. “Yeni bir barış süreci var mı” sorusuna ısrarla “bir süreç yok” denilerek cevap verilmektedir.

Bu........

© Yeni Yaşam