Yeni anayasa ve ‘aktif özne’ olabilme sorunu
AKP, 23 yıllık iktidarı süresince mevcut Anayasa’da birtakım değişiklikler yapsa da pek çok kez gündeme getirdiği “yeni anayasa” hayalini gerçekleştirecek koşulları şimdiye kadar sağlayamadı. Yeni anayasayı bir kez daha gündeme getiren Erdoğan’ın temel gerekçesi, -daha öncekiler gibi- mevcut anayasanın 12 Eylül darbecileri tarafından hazırlanmış olması. Ona göre “sivil” bir anayasa yapılarak “darbe anayasası” utancına bir son vermek gerekiyor.
Erdoğan’ın yeni anayasaya ilişkin yaklaşımı iki soruyu akıllara getiriyor:
İlk soruya yanıt ararken öncelikle şunu belirtelim: Türkiye’de sadece yürürlükteki 1982 Anayasası değil, 1924 ve 1961 anayasaları da demokrasinin temel ilkelerinin (erkler ayrılığı, basın özgürlüğü, akademik özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü vb) geçerli olmadığı koşullarda yapılmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir zaman demokratik bir anayasa için gereken “toplumsal uzlaşma” sağlanmamış; Türkiye, halkın çok geniş bir kesiminin gerçekleri öğrenme, örgütlenerek kendisini özgürce ifade edebilme olanaklarının bulunmadığı “olağanüstü” koşullarda “dayatılan” anayasalarla yönetilmiştir.
Örneğin, 82 Anayasası hazırlandığında, kendisini devlet başkanı ilan eden darbeci Evren, yasama, yürütme ve yargı erklerini tekelinde toplamış; basın baskı altına alınmış ve dönemin tek televizyon kanalı olan TRT, darbecilerin propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Siyasetçiler cezaevine konmuş ya da siyaset yapmaları yasaklanmış, siyasi tutsaklarla dolan cezaevleri işkencehaneye dönüşmüştür. Belediyeler darbecilerin atadığı askerler tarafından yönetilirken üniversiteler kışla haline getirilmiş bilimi, demokrasiyi savunan akademisyenler ihraç edilmiştir. Darbe rejiminin emir komutasına girmeyen........
© Yeni Yaşam
