Barışa çağrı önemli, ama…
Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de başlattığı süreç, DEM Parti heyetinin İmralı’dan getirdiği “barışa çağrı” mesajıyla yeni bir aşamaya evrildi. Açıklamayı her iki taraftan da yetersiz bulanlar, eleştirenler oldu doğal olarak. Ama kafalardaki asıl soru şuydu: Taraflar, bu sürecin amacına ulaşması ve kalıcı, demokratik bir barışın tesis edilmesi için üzerlerine düşeni, fiilen yerine getirecekler mi?
Kürt tarafının temsilcileri Öcalan’ın çağrısının arkasında duracaklarını ve üzerlerine düşeni yerine getireceklerini, -çağrı kamuoyu ile paylaşılmadan önce- ifade etmişlerdi zaten. Ancak AKP iktidarından henüz bu yönde bir sinyal gelmedi. Aksine İmralı heyetinin görüştüğü muhalefet partileri ve Kürt temsilciler barış umudunu yükseltecek açıklamalar yaparken; kayyumlar, gözaltılar, tutuklamalar yoğunlaşarak sürdü ve iktidar kanadından yapılan tüm açıklamalara, bırakın barış dilini, kibirli bir üslûp hakimdi.
Hal böyle olunca “demokrasinin, hukukun en temel ilkelerine dahi uymayan bir iktidarın barış konusundaki samimiyeti” de daha fazla sorgulanır oldu. Buna bir de 1993 ve 2015’te yaşanan benzer süreçlerde, barış umudunun acıları daha da derinleştiren çatışmalara dönüşmesi anımsandığında, akıllardaki soru işaretleri yerini şüpheye, kaygıya bıraktı.
Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan ve İmralı heyetinin kamuoyuyla paylaştığı metinde PKK’ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yapılırken, “hükümetten beklenen adımlar” konusuna yer verilmediği dikkatlerden kaçmadı. Toplantı sonrasında Sırrı Süreyya Önder’in “Öcalan size iletmemizi istedi” diyerek aktardığı “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” notu, metinde dikkatimizi çeken eksikliğin nedenini de anlamamızı sağladı. Belli ki hükümet, barışın sağlanması için kendisinden beklenenleri ifade eden bu sözlerin metinde yer almasını istememişti. Oysa Önder’in şifahen aktarmak durumunda kaldığı bu sözler, demokratik barışın sağlanması için yerine getirilmesi gereken zaruri bir koşula işaret ettiği gibi, sürece kaygıyla bakanların birçoğunun aklında olan “Demokrasiden, hukuki alt yapıdan yoksun bir süreçten barış çıkar mı?” sorusuna da yanıt oluyordu.
Çağrı metninin........
© Yeni Yaşam
