Devletin elinden alınan Kürtlük…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın CHP’li dokuz belediyeye dair yaptığı açıklamayı okuyanlar fark etmiştir, okumayanların da açıklamaya bakmasını öneririm. Bu açıklama önemli, zira içerdiği doneler ile içinden geçtiğimiz gündemle çok yakından alakalıdır.
Dikkatimi çeken kısmı şu. Başsavcılık diyor ki “Türkiye’nin batı illerinde farklı kesimlerle diyalog/ittifak zemini arayışına girildiği, bu çerçevede “Kent uzlaşısı” formülü kapsamında gerçekleştirilen görüşmeler/müzakereler ile anlaşma sağlanan…”
Sonuç kısmında da özetle Kürtlerin bir uzlaşı politikası izleyemeyeceği, ittifak kurmaması gerektiği, hele hele belediyeden de uzak durması gerektiği anlamına çıkan müthiş fikirler var.
Bu durumun açıklıkla ifade edilmesi bir yandan iyi bir şey. Çünkü tam da tartışmaların gelip tosladığı ama açıklıkla adı anılmayan yerler buralar. Varlığın tüm yönleriyle kabul edilmediği, dışlandığı, küçümsendiği böylesi alanlar nadir açıklıkla ifade edilir. İyi (!) dediğim kısım bu…
Bu açıklamaya “Kürtlük” üzerinden, özelde de çözüm tartışmalarında da bir yere koyarak bakmak iyi olabilir gibi.
Biraz açarak gideceğim.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra “güvenlik-beka” teması, devlet olgusunun çekirdeğine yerleşen ilk şey oldu. Tüm hikâye de bu güvenlik parantezine göre gitti. İnşa edilen her şey bunun sınırlarına göre yerleştirildi. Merkez, beka olacak şekilde tüm disiplinler işlevsel kılındı.
Güvenlik odaklı yaklaşım ibreyi sadece dış politikada tutmadı. Çokça faydalı bir alet çantası olduğu görüldü. Dışı bırakarak içerideki kimlik, yaşam ve olgulara da yöneldi. Bunları şekillendirdi, biçti, büktü, içerledi.
Kürtlük de bu perspektiften payına düşeni fazlasıyla aldı. Lakin küçük bir pürüz çıktı o da direnme hali idi. (Burada küçük bir parantez açarsak; “Milli güvenlik devleti” kavramınının Türkiye açısından tarihsel gelişimi ve yolculuğu derslerle doludur. Zeynep Şarlak’ın aynı adla hazırlanan doktora tezi; milli güvenlik devletinin sadece askeri ve savunma politikalarıyla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda siyasi, toplumsal ve ideolojik alanlarda da etkili olduğunu çok iyi anlatır. Devletin güvenlik odaklı yaklaşımının, hukuk, demokrasi ve insan hakları gibi temel kavramlarla nasıl çatıştığını ve bu çatışmaların modern Türkiye üzerindeki yansımalarını analiz ediyor Şarlak.)
Kürtlük meselesi, tarihsel perspektiften bakınca devletin üzerinde en fazla çalıştığı fenomendir. Yine Kürtlük; devletin öğrenme, uygulama, ilerleme stratejilerinin çıkarıldığı alan olması itibariyle Türklük gramerinin de kalbidir. Devlet........
© Yeni Yaşam
