menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

5 0
09.05.2025

19 Mart darbesinin ve darbenin hemen sonrasında öğrenci gençliğin açtığı yoldan sokağa çıkan halkın hareketinin belirlediği yeni bir dönemin içindeyiz.

“Başkanlık Sistemi” adlandırmasıyla iktidar koalisyonu tarafından yapılandırılan faşizmin kurumsallaştırılması sürecinin temelleri henüz yerli yerinde duruyor, hatta iktidar kendisini zorlayan yeni dönemin koşulları içinde bile soğuk bir hırs ve öfkeyle ileri adım atmaya devam etmektedir.

Faşist irade hedefinden vazgeçmiş değil, 19 Mart sonrasında oluşan tıkanmayı aşabilmek için artık alıştığı provakasyonlarını sıkça devreye sokuyor. Gözaltılar, tutuklamalar, el koymalar sürüyor. Toplumsal ve siyasal yaşamda ne oluyorsa ve iktidar ne yapıyorsa, tam tersini anlatan yoğun bir algı operasyonu her an her alana yayılarak sürdürülüyor. Yalanlar ve iftiralar, şiddetle desteklenerek her an her yerde!

Oluşan puslu havada Özel’e saldırı yapıldı. Saldırının kim tarafından hangi hedefe ulaşmak için örgütlendiği henüz anlaşılmadı. O arada, Erdoğan “Umarım ders alır” diyerek ne kadar çılgınlaşabileceğini gösterirken, aynı zamanda oluşan yeni dengelerde yeterli desteği toplayamayacak sertlikteki bu söylemle denge yitimi belirtisi gösteriyordu.

İktidar, halkın tepkisiyle elinde patlayan “İmamoğlu’nun tutuklanması” hamlesinin sonrasındaki hedefler olan “İstanbul Belediyesine ve CHP’ye kayyum atama” hedeflerini şimdilik gerçekleştirememiş olsa da, bellidir ki fırsatını bulduğunda yeniden devreye sokacaktır. Beklenmedik yeni tutuklamalar da devreye sokulabilir. Öyle görünüyor ki, artık sadece öfkeli bir saldırganlıkla yürütülen baskılarla yetinilmeyecek, soğuk, yavaş ve sessiz ilerleyen bazı “kirli” hamleler de yapılacaktır.

İktidara sımsıkı tutunma ve faşist yürüyüşte kararlılık söz konusudur. Son günlerde ortaya saçılan bazı “devlet içi odakların rahatsız olduğu” söylemi, eski dönemin “Ordu içinde rahatsızlıklar başladı” söylemine ne kadar benziyor değil mi? Aynısı dersek abartmış mı oluruz?

İlkin, o “devlet içi odaklar” denilenler zaten ellerinden geleni yapıyorlar, “Peki, ya ötesi” denilecekse, akrepleri ve çiyanları ülkeye saçacak öylesi çılgınlıklar Türkiye’nin “Suriyelileşme” dahil binbir riskle dolu karanlık bir tünele sokulması anlamına gelecektir. “Devlet içi odaklar” dedikleri “şey” ise, siyasal ve toplumsal alanın ana bölümlerine yerleşerek kendi egemenliğini dayatan bir çetedir.

İkincisi, “meğersem neymiş”, alık liberallerin desteğiyle sürdürülen AKP’nin ilk döneminde dillerden düşmeyen “Ordu vesayetine hayır!” söylemi bugünlere ulaşmak için gerekli hazırlık aşamasını geçebilmek amacıyla oltaya takılan bir yemmiş! Meğersem sorun “vesayet” değil, onu yürütecek “özne” nin kim olacağıymış!

Puslu hava

Mevcut ortama “puslu hava” demek doğru olur mu? Hem evet hem de hayır! Evet, çünkü hepimiz görüyoruz değil mi, gittikçe yoğunlaşan bir puslu havanın içindeyiz. İktidarın hamlelerinin ne zaman nereden........

© Yeni Yaşam