Barışın yoksulluğu
Savaş, kim ne derse desin, en çok emeği vurur.
En çok işçinin ellerini, kadının yüreğini, gencin hayalini parçalar.
Çünkü savaş, alınterini kana dönüştürür.
Çünkü savaş, emeğin en güzel yanını –üretmeyi, yaşatmayı, çoğaltmayı– çalar ve yerine ölüm, yıkım ve yoksulluk bırakır.
Fabrikalarda dökülen terin, inşaatlarda harçla yoğrulan emeğin, sabahın köründe başlayan mesainin bedeli… Neredeyse tamamı savaşa akıtılıyor bugün. Bu sadece bir bütçe meselesi değil. Bu, aynı zamanda bir vicdan meselesi. Bir damla alınteri, işçinin bedenine can suyu olması gerekirken, kurşuna dönüşüyor. Ve o kurşun, çoğu zaman hiç tanımadığı başka bir yoksulun, başka bir emekçinin çocuğuna isabet ediyor.
Yani emek, bir başkasını vurmak için kullanılıyor.
Yani biz, emeğimize bu kadar yabancılaşıyoruz.
İşte bu yabancılaşma, sadece tehlikeli değil, aynı zamanda ölümcül.
Savaş; sadece cephede değil,........
© Yeni Yaşam
