menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt varlığı; özgürlüğün ontolojik çığlığı

12 0
06.07.2025

20. yüzyıl kapitalist modernite krizinin zirveye ulaştığı, insanlığın derin bir anlam arayışına sürüklendiği bir çağdır. Aydınlanma Çağı’nın evrensel akıl ve ilerleme ideali, bireyi özgürleştirmeyi vaat ederken, paradoksal bir şekilde onu yalnızlığa mahkûm etmiştir. İki dünya savaşı, Nazizim ve faşizm geleneksel otoritenin çözülmesiyle insan aklı tanrısal bir tahta oturmuş, ancak bu mutlak güç, bireyi uçsuz bucaksız bir evrende yapayalnız bırakmıştır. Bu kaotik zeminde, insanlık “Neredeyim, ne için varım?” soruları etrafında çırpınırken, varoluşçuluk felsefesi bu yalnızlığın ve anlamsızlığın ortasında bireyin öznel anlam arayışını bir isyan çığlığına dönüştürmüş. Albert Camus ve Sartre yaşanan kanlı savaşlar ve bunun yol açtığı enkaza karşı “saçma” yı görerek, “anlam yok edilmişse biz yaratırız” dedi, Nietzsche modernite krizine “tanrı öldü” diyerek isyan etti. Kapitalist modernitenin 20.yüzyıla dayanan krizlerinin yarattığı hiçliğe, umutsuzluğa karşı varoluşçuluk Sartre da “insan özgürlüğe mahkumdur” çığlığına dönüşürken, Camus’da; “Sisifos, kayayı tepeye taşıyıp gülümseyebiliyorsa, insan da saçma bir evrende kendi anlamını inşa edebilir” haykırışını ortaya çıkartmıştır. Dünya anlamsızsa sen anlam yaratabilirsin diyen varoluşçu filozoflar Heidegger’de “Dasein”, Sartre’de “hiçlik”, Camus’da “saçma” kavramları etrafındaki sorgu ve suallerle, “Nasıl var olunur?” un cevabı arandı.

Abdullah Öcalan’ın Kürt ideolojisi, Kürt halkının varlık sorununu varoluşçu felsefe ile ele alarak çağdaş bir anlam yaratma çabası taşır. Kendisini aynı zamanda bir varoluşçu olarak tanımlayan Öcalan’ın felsefesi, varoluşçuluğun özgürlük, sorumluluk, anlamsızlık, mücadele ve otantiklik kavramı ile kesişir. Varoluşçuluğun bireysel anlam arayışını toplumsal ve bireysel bir bağlama taşıyan Öcalan felsefesi, ezilen halkların özgürleşme mücadelesini kolektif bir direnişe dönüştürür. Varoluştaki öteki, bireyin kendi varoluşunu anlamlandırmasında hem bir ayna hem de bir meydan okuma hem de bir dayanışma alanıdır. Ötekiyle temas, “ben” sorusuna “biz” sorusuna dönüştürerek bireyi yalnızlıktan kurtarır. Öcalan felsefesi, varoluşçu düzlemde bireyin dünyada anlam arayışını ötekinin acısı ile buluşturarak topluma taşır. Özellikle ötekiyle temas, Kürt halkının varoluş problemine varoluş felsefesini........

© Yeni Yaşam