menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Güçlü liderler dönemi’ diyen TÜSİAD ve bugün 

8 0
17.02.2025

Dünyada da bu topraklarda da gündemleri takip etmenin, hangisi önemli hangisi tali konusunda karar vermenin alabildiğine güçleştiği zamanlardayız. Daha doğrusu zamanın ruhu böyle: Belirsiz, kestirilemez, akışkan… Tek belli olan en olmaz denilenin olur hale gelmesi, toplumların erkin sayısız biçimiyle buna “alıştırılması”dır.

Kayyım gibi olağanüstü bir fiilin giderek “alışılır” ve devlet partisi olarak varlığını ispatlamış CHP’nin belediyelerini de kapsar hale geldiği gerçeği bile bu ruhun anlaşılması açısından çok şey anlatıyor. Ya da CHP’li siyasetçilerin siyasallaşan ve iktidarın sopasına dönüşen yargı eliyle süreklileşmiş bir baskı ve basınç altında tutulması… Onu geçtik, akla hayale gelmeyecek isimlerin Gezi gibi bir halk direnişinin planlayıcıları ilan edilip yargının kulağına fısıldanan bir sözle anında operasyona konu olmaları ve bunun üzerinden toplumun çeşitli sınıf ve katmanlarına mesaj salınması ya da haberin haberini yapan gazetecilerin apar topar gözaltına alınıvermesi… Denetimsizlik, adam kayırmacılık, rüşvet, üç kuruşun hesabına onlarca canın feda edilmesinin sistematik bir nitelik kazanması ve hemen hepsinde yargının failleri, sorumluları aklaması…

Saymakla bitmeyecek gelişmeler tüm toplumsal kesimler nazarında “sistem çöktü” duygusunu pekiştiriyor. Tekelci sermayenin amiral gemisi TÜSİAD gibi bir örgütün başındaki patronlar söyledi bu sözü: “Sistem çöktü”!

O TÜSİAD ki, tarihini, sınıfsal karakterini, çıkar ve beklentilerini bilmesek bazı burjuva ekonomist ya da siyasetçiler gibi “burjuvazinin devrimci ruhu canlandı” diye şaşakalacağız!

TÜSİAD’ın kanlı sicili kadar tarihin her kritik dönemecinde perde arkasından sahneye fırladığını biliyoruz. Şimdiye kadar bunu bağımlı kapitalist ilişkilerin emperyalist kapitalist dünya sistemiyle uyumlulaştırılmasında yaşanan tıkanmaların aşılması, böylesi kritik eşiklerde riskler ve fırsatlara odaklanarak tepeden tırnağa kendi çıkarları için donanmış devlet aygıtının gerekli hatta oturtulması için yapıyordu.

12 Eylül öncesi ya da 12 Eylül sonrasındaki pratiği de 24 Ocak kararlarının altındaki imzası da tıkanan ve bir krizle teklediği anlaşılan eski dünya düzenine göre şekillenmiş devlet aygıtının sistemin yeni ihtiyaçları........

© Yeni Yaşam