Özgürlük, adalet ve sevgi peygamberi
Hazreti Muhammed, tefeci bezirgânların ve köle tüccarlarının hakimiyetindeki yozlaşmış bir kentte doğan bir yetimdi. İnsana kölelik, onursuzluk ve sömürü dayatan bu sistemi kabul etmedi. İlahi bir adalet devrimi başlattı. Zalim tefeci, bezirganlara, insanı din ile kandıran dinbazlara isyan bayrağı açtı. Diri diri toprağa gömülen çocukların ve kadınların kölelik zincirleri altında ezilen insanlığın, yoksulların sesi oldu. Yapayalnızdı. Korkmadı. “Yepyeni bir dünya mümkün” dedi. “Cenneti bulacağız ve kuracağız” dedi. “Bizi birkaç köle, kadın ve yoksulla mı yeneceksin?” diye alaya alan müstekbirlere “Zulmeden zalimler nasıl bir devrimle devrileceklerini yakın zamanda görecekler” (Şuara -227) cevabını verdi. Asla umutsuzluğa kapılmadı. Hakaretlere, işkencelere direndi. Davasından vazgeçmesi için krallık, mal-mülk teklif edildi. “Bir elime güneşi, diğerine de ayı koysanız, yine de bu davadan vazgeçmem” dedi. Ölümle yüz yüze kaldı. Kendisini savunacak hiç kimsesi yoktu. Kendisine inanmış bir avuç mümin ile yurdunu terk etmek zorunda kaldı.
Medine… Muhammed ile Medine olan kent… Herkesin herkesle savaş içinde olduğu kaos coğrafyasında ‘Barış Yurdu’nun ana rahmi oldu. “Allah, sizi barış yurduna çağırıyor” (Yunus -25), bu toplumu da kurdu. Sadece kendi kavmi için değil, tüm insanlığı kölelik zincirlerinden kurtarmayı (Araf 157) ve varlığın onuruna erdirmeyi amaçladı. “Ey insanlar! Hepiniz Adem’in........
© Yeni Yaşam
