menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt sorununda çözüm süreci ve Türkiyeli Müslümanlar

8 0
24.05.2025

Son dönemde Kürt sorunu ve çözümü eksenindeki çabalar, cumhuriyetin kuruluşundan beri devam ede gelen problematik alanların tartışılmasını da beraberinde getirdi. Sürecin sıhhati biraz da buna bağlıdır. Zira cumhuriyetin ikinci yüzyılına geçişin sağlıklı olabilmesi, 20. yüzyılın başında kurulan cumhuriyetin kuruluş paradigması ile ciddi bir yüzleşme ve eleştiri yapılmasına bağlıdır. 20. yüzyılın modernleşmeci, tekçi-ulus devletçi paradigmasına dayalı kurulan cumhuriyet tam da bu nedenle ilk yüz yılı büyük sorunlarla geçirdi. Halka karşı despotik/ anti demokratik uygulamalarla kendi varlığının anlamsızlaşmasını getirdi. Sayın Öcalan’ın anlamsızlaşma ve 20. yüzyıl paradigması ile yüzleşme tespiti sadece özgürlük hareketi için değil, çok daha fazlası Cumhuriyet ve onu oluşturan-destekleyen-yürüten yapılar için geçerlidir.

Bu anlamsızlaşma, özünden uzaklaşma krizini en derinden yaşayan yapıların başında ise Türkiye’deki “İslamcı” ve İslami hareketler ve dindar- “muhafazakar” taban- olmuştur. Bu anlamsızlaşma, İslami değerlere bağlı olduğu iddiasıyla yola çıkan “İslamcı” ve İslami hareketlerin bu değerlerle zıt bir konuma gelmeleri, ahlaki ve itikadi temellerini büyük oranda yitirmeleriyle tanımlanabilir. 25 yıllık “İslami” bir parti yönetiminde hem devlet kurumları, hem de toplumsal yapı en ağır siyasi, ekonomik ve ahlaki-vicdani yozlaşma yaşıyorsa, bunda, “İslamcılık” projesinin iflası ve anlamsızlaşması temel sebeptir.

İki kavrama itiraz

Sorunun daha iyi anlaşılması için iki kavramı netleştirmemiz iyi olur. Türkiye’de “dindarlık” ve “muhafazakarlık” kavramları özdeş sayılmakta ve birbirine indirgenmektedir. Muhafazakarlık (conservatizm); devletçi statükonun ‘muhafazasını’ esas alan, devletin bekasını ve sürdürülmesini her şeyin önüne koyan tutucu siyasi akımdır. Mutlakiyetçidir. Tevhidi din olarak İslam’ın dindarlığı ise; kendisini Tanrı yerine koyan her tür mutlakiyetçiliğe / dayatmacılığa karşı, bir insanın Allah dışında hiçbir devlet- kurum-veya bireye mutlak güç/ otorite izafe etmemesi itibariyle muhafazakarlığa karşıdır. Devrimcidir/ öyle olmak zorundadır. Devletin değil, halkın, hakkın ve adaletin yanında yer almak durumundadır. Muhafazakarlığın İslami dindarlıkla bu denli özleştirilmesi ve iç içe geçmesi Türk “İslamcılığının” en temel hastalığıdır. Siyasal muhafazakarlığı İslam’dan devşirdiği kimi zahiri değerlerle boyayarak devlet sisteminin koruyucu/ muhafazakar ideolojisi olarak tasarlamakta ve Müslüman kitlelere zevk etmektedir.

İkinci kavram ise “İslamcılık” veya siyasal İslamcılık kavramları da dindarlık ve dindar siyaset yerine kullanılması sorunludur. Kimi laik ve sol çevreler, İslamcılık ile tüm İslami hareketleri İslami dindarlığın siyasal ideallerini kastederek tümünü kötülemektedirler. Buna dönük ihtirazi kayıtla; ‘İslamcılık’ kavramını İslami dindarlık için değil, İslam’ı özünden boşaltarak bir iktidar aracına / nesnesine dönüştüren politik tutumlara dönük kullandık. Ancak “siyasal İslamcılık” kavramı özellikle laik- seküler ve kimi sol çevrelerde İslam’ın ve Müslümanların bir siyasal ideale/ hedefe sahip olmaması gerektiği kabulüne dayalı kullanıldığında açıkça hatalıdır. Sosyalistlerin, liberallerin, milliyetçilerin nasıl ki bir siyasal idealleri / iddiaları varsa ve bu suç değilse, İslami dindarlığın da kendi değerlerine muvafık bir siyaset iddiasına sahip olmaları kötülenemez. Ancak bu siyasal iddianın/ projenin içerik itibarıyla baskıcı, anti- demokratik olması durumunda bütün diğer (sosyalist, liberal, milliyetçi ve benzeri) kesimler açısından olduğu gibi İslami hareketler açısından da sert eleştiri / yargı konusu olması doğaldır. Türkiye’deki “İslamcı” hareketlere (kimi istisnaları dışında tutarak) eleştirimizin / itirazımızın temelinde de bu yön vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin son çeyrek yüzyılında iktidar olan ve ‘İslamcı’ olduğunu iddia eden bir partinin oldukça baskıcı, totaliter bir tarzda hükümet ediyor olması, Türkiye’deki İslami hareketlerin ciddi bir eleştiriye tabi tutulmasını gerektirir.

Siyasi duruş ve etik

Siyasi duruş ve etik ilişkisi, İslami çevreler........

© Yeni Yaşam