menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bedenli oluş: Bir yaratıcı eyleyicilik

8 0
09.07.2025

Kadın bedeni güzellik endüstrisinin, diyet kültürünün, estetik cerrahinin ve sanal medyanın hem nesnesi hem öznesi haline geldi. İnce, genç, fit ve kusursuz olmak özgürlük alanı gibi gösterilen en sinsi gözetim biçimine dönüştü. Spor salonlarından kozmetik mağazalarına, bedeni erotize eden sanal medya filtrelerinden estetik operasyonlara kadar bedenler sürekli yeniden biçimlendiriliyor

Aycan Diril \ Jineolojî’nin Sözü

Sanıyorum son süreçte hiç olmadığı kadar beden ve nüfus politikaları ile kadın bedeni üzerinden yürütülen söylemleri tartışıyoruz. Tarih, bedenin iktidarın bir nesnesi haline getirilişinin ifadesi olarak yeniden değerlendiriliyor. Bir yandan demokratik toplumun inşasını, kadın öncülüğünde barışın imkânlarını tartışıyoruz, bir yandan da bedenin neoliberal politikaların tüketim nesnesi haline getirilişi, nüfus düzenlemeleri, doğum, gebelik, kürtaj tartışmaları, aile yılı ilanları, biyolojik cinsiyetin dokunulmazlığına ilişkin söylem ve saldırı politikaları ile iktidarın en incelikli, sinsi, görünmez bir şekilde bedenlere işlediği bir süreç var. Özellikle kadınlar için bu gerçek çok daha katmanlı ve çarpıcı. O nedenle hem iktidarın bedenselleşmesi sürecini konuşup hem de demokratik toplum sosyalizmini beden aracılığıyla nasıl inşa edeceğimizi konuşmak ve birlikte düşünmek gerekiyor.

Beden; iktidar ilişkileri içinde nesneleştirildiği kabul edildiğinde, düzenlenebilir, denetlenebilir, disipline edilebilir olarak konumlanıyor. Bedeni yalnızca “nesne” olarak tanımlamak batı düşüncesinin ikili hiyerarşik yapısı, ruhu ve aklı üstün; bedeni ve doğayı aşağı konumlamasıyla kanıksatıldı. Kadın ise doğa ve bedenle özdeşleştirilerek, bu denetimin merkezine yerleştirildi. Antik Yunan filozofları bedeni ruhun taşıyıcısı olarak görürken, modern bilim ve kapitalizm bedeni makineleştirdi. Descartes ve Bacon gibi düşünürler doğayı ve kadın bedenini hakimiyet altına alınması gereken birer nesneye dönüştürdüler. Modern tıbbın biyolojik modeli bedeni mekanik bir organizma, kadını ise yalnızca doğurganlık üzerinden tanımlanan bir varlık haline getirdi.

Bugün ise denetim daha sofistike. Kadın bedeni güzellik endüstrisinin, diyet kültürünün, estetik cerrahinin ve sanal medyanın hem nesnesi hem öznesi haline geldi. İnce, genç, fit ve kusursuz olmak özgürlük alanı gibi gösterilen en sinsi gözetim biçimine dönüştü. Spor salonlarından kozmetik mağazalarına, bedeni erotize eden sanal medya filtrelerinden estetik operasyonlara kadar bedenler sürekli yeniden biçimlendiriliyor. Beden politikaları bedenleri disipline etmekle kalmıyor, çeşitli arzu ve ihtiyaçlar oluşturarak bizi iktidar ilişkileri içinde özneleştiriyor ve sistemi bizim aracılığımızla yeniden üretiyor. İdeal beden faşizmi haline gelmiş normlara uygun davranmak artık zor ve şiddet aracılığıyla değil incelikli neoliberal politikalar ile başarı ve toplumsal kabulün bir kriteri olarak var oluyor. Yakın zamanda anoreksiya nervoza teşhisi konularak cezaevinden tahliye edilen sonrasında da durumu ağırlaşarak hayatını kaybeden Nihal Candan’ı duymuşuzdur. Nihal Candan’ın ölümü sadece tekil bir ölüm değil; kapitalist beden estetiğinin, tıbbi denetimin ve medya, moda, ideal beden normu baskısının yol açtığı çoklu ve ilişkisel sonuçların bir yansımasıdır. Nihal’in yıkıcı anoreksiyası sistemin dayattığı güzellik, görünürlük, sağlamlık ve gençlik normlarına karşı bedende sonuçlanan bir “uyumsuzluk”, bir itiraz haline de gelmiş olabilir. En nihayetinde beden, hem sanal medya estetiği hem de ataerkil normların baskısıyla bir öz-denetime, performans aracına veya da sürekli geliştirilmesi gereken bir projeye dönüşüyor. Bu performansı........

© Yeni Yaşam