Düşmanlık diline karşı, hakikatin sesi
Son günlerde Abdullah Öcalan’a yönelik medya ve sanal medya üzerinden yürütülen saldırılar, yalnızca bireysel bir hakaret değil, toplumsal vicdanın derin bir yarası olarak karşımıza çıkıyor. İmralı’da süren tecrit politikalarının ötesinde, alaycı ve nefret yüklü bir dilin yaygınlaşması, toplumun barış arayışına karşı büyük bir tehdit oluşturuyor.
Bir coğrafyanın kaderine düşen bu ağır gölge, İmralı’daki tecrit duvarlarını aşarak alaycı, küçümseyen ve nefretle yoğrulmuş bir dille topluma sirayet ediyor. Bu dil, yalnızca Öcalan’ı karalamayı değil, toplumu birbirine düşman kılmayı, barışın tohumlarını kurak bir çözümsüzlüğe sürüklemeyi amaçlıyor. Oysa barış, yalnızca bir kelime değil; geleceği inşa eden bir felsefe, halkların birlikte nefes alabildiği bir hakikattir.
Öcalan’ın mücadelesi, savaşın ve düşmanlığın cenderesine sıkışmış bir topluma barışın alternatif bir yolunu göstermek üzerine kuruludur. Onun “Jin, Jiyan, Azadî” diye yankılanan çağrısı, kadınların özgürlüğünden halkların kardeşliğine uzanan bir hakikat ezgisidir. Ancak bu ezgi, yalnızca Kürt halkına değil, bu toprakların tamamına aittir. Zira kadının özgürleştiği bir toplumda, hepimiz yeniden kökleniriz; dostluğun ve adaletin ışığında, hepimiz yeniden yeşeririz. Kadın ve yaşamın bütünlüklü formülü,........