Beklenen Çağrıyı Doğru Okumak
Zaman, nehirler gibi akar; bazen coşkun, bazen dingin ama hep aynı inatla, aynı kararlılıkla… Kırk yıl boyunca akıp giden bu nehir, Kürt halkının mücadelesiyle dolup taştı. Dağların zirvelerinden şehirlerin dar sokaklarına, annelerin derin bakışlarına kadar her yerde yankılandı bu savaşın izleri.
Toprağın her bir zerresi, bu halkın direnişiyle yoğruldu. Ne ateşler yakıldı ne fırtınalar koptu ne hayatlar söndü… Ama halk asla sönmedi. Küllerinden doğan bir ateş gibi, her bahar yeniden yeşerdi, her kış yeniden direndi ve dirildi.
Ve şimdi, bu mücadelenin en büyük dönemeçlerinden birine gelindi. Abdullah Öcalan, tarihe yeni bir mühür vurmaya, bir çağrı yapmaya hazırlanıyor. Ama bu, sıradan bir çağrı değil; taşları yerinden oynatan, zamanı eğip büken, büyük hesapları altüst eden bir çağrı… Bir yeniden doğuşun, bir yeniden yapılanmanın, savaşın en zor safhasının, yani barışın habercisi. Peki, biz bu çağrıyı ne kadar doğru okumaya hazırız?
Muktedirler, bu çağrıyı kendi lehine çevirmek, onu bir yenilgi anlatısına dönüştürmek için çırpınıyor. Yıllardır kanla yazılmış bir mücadeleyi bir çırpıda yok saymak, zafer naraları atmak istiyor. Oysa zafer kimin? Hakikatin mi, yoksa onu eğip bükmeye........
© Yeni Yaşam
