‘Darbe mekaniği’
TBMM Komisyonu’nun Öcalan’la görüşmek üzere İmralı’ya gönderdiği heyet henüz raporunu Komisyon’a sunmadı. Öcalan’a heyet gönderilmesine kategorik olarak karşı çıkan Komisyon bileşenlerinin heyeti dinlemek ve çalışmalarını resmen bir sonuca vardırmakta ayak diremelerine bakınca, raporu görmek için epeyce bekleyeceğimiz anlaşılıyor.
Bununla birlikte, heyet üyelerinden gelen dolaylı ve doğrudan izlenim ve açıklamalar, “süreç”in gidişatı ve rejim temsilcilerinin Öcalan’la görüşmeden ne beklediklerinin daha iyi anlaşılmasını sağladığı söylenebilir. Ancak, bu vesileyle asıl dikkat çekici olan Öcalan’ın sürecin “başarısızlığı” olasılığına göndermeyle yaptığı “darbe mekaniği” uyarısını AKP propagandacılarının üstlerine alınmaktan imtina edişleriydi.
Bugüne kadarki gelişmeler, heyette veya devlette tutanakların kamuoyuna açıklanmasından kaçınma eğiliminin olduğunu gösteriyor. Tutanaklar açıklansa bile, bunun görüşmenin otantik bir kaydından çok, heyet üyelerinin mutabık kaldıkları bir versiyondan ibaret olacağını öngörmek de zor değil. Bu nedenle, Ada dönüşü yapılan gayri resmî açıklamaları irdelemek, çok yönlü bir okuma açısından önemli.
Gerek AKP’li yorumcu Şamil Tayyar’ın -büyük olasılıkla AKP’nin heyetteki üyesi Hüseyin Yayman’dan aldığı bilgilere atfen- anlattıklarından, gerekse DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in Mezopotamya Ajansı’na verdiği söyleşiden, Cumhur İttifakı temsilcilerinin esasen Öcalan’la bir TBMM heyetinin görüşmesinden beklenenleri yerine getirmekle pek az ilgilendiklerini anlıyoruz
Öyle görülüyor ki, Hüseyin Yayman ve Feti Yıldız, Türkiye’nin son 40 yılını belirleyen bir iç çatışmanın “karşı taraf”ındaki kuvvetleri sevk ve idare eden ve hayatları boyunca belki de bir daha hiç karşılaşamayacakları bir insanla görüşme fırsatından edinecekleri deneyimi heba etmişler. Çatışmasızlık kapısını açan insanın bu çatışmanın nedenleri, o taraftan bakınca çatışmanın nasıl anlaşıldığı, savaşın barışa evrilmesinin imkanları, ülkedeki etnik, mezhepsel ve politik kutuplaşmanın aşılması için neler yapılabileceği, kayıpların nasıl telafi edilebileceği ve benzeri insanî konular üzerine duygu ve düşüncelerini anlamakla hiçbir şekilde ilgilenmemişler. Bunun yerine, zaten devletin başka birimlerinin, güvenlik, istihbarat ve dışişleri görevlilerinin Öcalan ve “hareket” ile etraflıca ve sürekli olarak görüşe geldikleri “Suriye’deki entegrasyon süreci” konusuna odaklanmışlar. Öcalan’dan, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD ile on yıl süren savaşta on binlerce kayıp pahasına savaşarak elde ettiği özyönetim kabiliyetlerinin hiçbir anayasal güvence olmaksızın Şam’daki Ahmed Eş-Şara........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein