En çok acı çekenlerdir barışı en çok isteyen
İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi olarak, 21-22 Haziran’da Amed’de “Barışa Giden Yol- Hafıza ve Adalet” başlıklı bir konferans düzenledik. Bu konferansı düzenlemekteki amacımız, yeni başlayan süreçte özellikle savaşın öznesi olan, savaş ve çatışmalı ortamdan büyük acılar çekmiş olan insanların, birbirlerinin acılarına daha yakından bakmalarını sağlamak ve bir empati ortamı yaratmaktı.
Konferansın bu kadar etkileyici olacağını bizler de beklemiyorduk, ancak konuşmaları dinlediğimizde, yaşanan acıları bilsek de özneleri tarafından bir kez daha anlatıldığında bu acıların ne kadar yakıcı olduğuna bir kez daha tanıklık ettik. Herkes çok duyguluydu. Hakikaten bir ilkti, belki de hakikat ve yüzleşme komisyonu dediğimiz yapıların ilkiydi. Her iki taraftan da acıları olan insanlar, ilk kez karşı karşıya gelerek, birbirlerinin acılarını anlattılar diğerinin yüzüne karşı.
Bu konferansta en etkili girişi yapan Doç. Dr. Ulaş Bayraktar’dı. Ulaş Bayraktar bir barış imzacısı, akademisyen. Bu nedenle mesleğinden uzaklaştırılmış, uzun süre işsiz bırakılmış bir demokrat. Hikayesi o kadar çarpıcıydı ki anlattığında herkes çok etkilendi. Ulaş Hoca daha 5 yaşındayken yüzbaşı olan babası, gerillayla girdiği bir çatışmada ağır yaralanmış ve yaşamını yitirmiş. Aynı çatışmada 3 gerilla da yaşamını yitirmiş. Sözüne başlarken şunları söyledi: “Bize hep şehitler ölmez derler ama benim babam öldü. Benim babam ölürken son sözü, vatan sağ olsun olmadı. Son sözü, henüz çok gencim, çocuklarım çok küçük, yaşamak istiyorum, oldu. Ama maalesef ki ben 5 yaşındayken babamızı kaybettik. Evet, babam öldü ama benim asıl kahramanım her zaman annem oldu. Çünkü annem, beni nefretle büyütmedi.”
O kadar etkiliydi ki. Bu coğrafyada herkesin dinlemesi gereken gerçek bir hikayeydi Ulaş Hoca’nın hikayesi.
Aynı toplantıda konuşan Barış Anneleri’nden Nezahat Teke kendi acısını anlattı. Nezahat annenin kızı Nesrin, 2 Haziran 2000 tarihinde yaşanan baskılara ve özellikle Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komploya karşı bedenini ateşe vermişti. Hem de bunu annesinin gözleri önünde yapmıştı. Bu büyük acıyı anlatırken Nezahat anne, “Ben hiçbir zaman intikamdan söz etmedim, her zaman barış istedim. Toprağın altı o kadar kalabalık ki toprağın altı o kadar doldu ki. Yeter, bu acılar son bulsun” dedi ve yine herkes çok........
© Yeni Yaşam
